Tüm Türkiye karnaval yaşıyor. Türk insanı uzun yıllar ezilmişliğin, horlanmışlığın birikiminin acısını çıkarıyor bir yerde. Ekonomik kriz, işsizlik, enflasyon, Terör, Erken Seçim, AB ülkelerinin birlik için dayatmış oldukları maddeleri unutup, bir yanda milli birlik-beraberlik açısından tek yumruk oluyor, diğer yanda kendine güveni yakalayarak, futbol dışında diğer alanlarda da dünya ülkeleri ile yarışa hazırlanıyor.
Belki de spor sayesinde ülkemizin tanıtımını yapmış oluyoruz. Yöneticilerimizin, Siyasilerin, Dış Temsilciliklerin, ticari şirketlerin yıllarca çabalayıp yapamadıklarını futbolcularımız bir aylık süreçte gerçekleştiriyor. Türk Lobisi oluşturuyorlar.
Tüm dünyanın dikkatleri Türkiye’ye çevriliyor. Kolay değil trilyonlar harcasanız bir ülke için bu çapta, bu değerde tanıtım gerçekleştiremezsiniz. Bunun getirisini önce Turizm de, arkasından ticarette yaşayacaktır Türkiye.
En büyük Türkiye… Diyerek milyonlarca insanı sokaklara dökmek, coşku, heyecan yaşatmak, ay yıldızlı bayrağı dünya devleri arasında göndere çektirmek bir turnuva derecesi olarak hiç küçümsenmemelidir. Arkasından atletizmde yıllar sonra elde edilen başarı bireysel ve tesadüf olarak algılanmamalıdır. Genç kızlarımızın sporun değişik dallarındaki mücadelesi judo, voleybol dışında Ülkemize derece getirememiş, Uluslararası turnuva ve yarışmalarda yıllarca silik kalmışız. Ülke olarak bu başarıları yıllar önce güreş, boks, judo, halter gibi sporlarda bireysel çapta elde etmiş olsak da günümüzde bu tür başarılara hasret kalmışız. Son yıllarda futbol olarak genç ve ümit millilerimizin başarısını, Galatasaray futbol takımımız ‘UEFA ve Süper Kupa’yı alarak tamamlıyor, (A) Millilerimiz de 2002 Dünya Kupasında bu başarıları perçinleyerek tarihe geçiyor.
Hayal dünyamızı geniş tuttukça dünya arenasında bir kenarda olmaktansa, içinde, ortasında, başlarında olmak içten bile değil. Yeter ki bu inancı kendimizde bulup yeşertip ortaya çıkartalım. Karamsar, kaderci arabesk, yapıya, anlayışa, dur diyelim. Ufkumuzu daima ileriye doğru, başımızı dimdik tutarak gelecek için planlı, programlı, disiplin içerisinde çalışmak için kendimizi konsantre edip hazırlayalım.
Çünkü hiçbir şey emek sarf etmeden, ter akıtmadan, çalışmadan elde edilmiyor. Hele hele başarılar için yıllarca çok ama çok çalışmak gerekiyor. Toplum olarak bunu başarabiliriz diyorum. Benim gibi bu ülkenin güzel insanları da benzer duygu ve özlemleri dile getirerek, hayallerin gerçekleşmesini istiyorlar.
Başarıların hepsi yılların, çalışmaların, bir sonucu, bir getirisi... Bu başarılar hayatın diğer alanlarına da (eğitim, kültür, sanat, bilim gibi) yansıtılmalıdır. Tüm kuruluşlar; Ülke tanıtımı için yapılacak çalışmaları teşvik ederek, destekleyerek, yeni başarıların da ateşleyicisi olmalıdır.
Bir kıvılcım yeterde artar bile! (Ekim/2002-Erzurum)
Remzi KOÇÖZ