“Dünyada her şey için, uygarlık için, yaşam için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir. Bilim ve fennin dışında yol gösterici aramak aymazlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız bilimin ve fennin yaşadığımız her dakikada aşamalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında izlemek kaçınılmazdır. Bin, ikibin, binlerce yıl önceki bilim ve fen dilinin koyduğu kuralları, şu ana kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak, elbette bilim ve fennin içinde bulunmak değildir.”
Bilim alanında, Büyük Önder ATATÜRK’ün 1924 yılında işaret etmiş olduğu hedeflere ulaşılamasa da gelinen nokta, ülkemizin çağdaş uygarlık rotasındaki almış olduğu mesafe asla küçümsenmemelidir. Türkiye olarak, alanında yapmış olduğu çalışmalarla başarılara imza atan, uluslar arası ödüller alan sayısız bilim adamına sahibiz. Belki de onların büyük bölümünü beyin göçü şeklinde elimizden kaçırdığımız, yeterli olanak sunamayıp başka ülkelerde elde etmiş oldukları başarılarını gıpta ile izliyor, insanlığa olan katkılarından dolayı da gurur duymaktan geri kalmıyoruz. Bu yazımız içeriğinde ise kamuoyunca duyulan/duyulmayan birkaç ismi alt alta sizlerle paylaşmak istiyorum.
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu /
1957’de ABD’de Yüksek Kimya Mühendisi olarak Alfred Sloan ödülü, 1959’da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de; Kuramsal Kimya doktorasını yaparken iki ödül..
1959-1960 yıllarında ABD Atom Enerjisi Merkezinde araştırmalar.. 1961’de hem Harward, hem de Yale’de kendisinin yeni Nicem (“Kuantum”) Kimyası ve fiziği üzerine teorileri hakkındaki yeni buluşları..
1962 yılında 26 yaşında ve Yale Üniversitesinde, Batının 300 yılda en genç profesörü unvanı yanında; Türkiye’de kuramsal kimya bölümünü kurmasının ardından ODTÜ Danışman Profesörlüğü..
1964’de Moleküler Biyoloji konusunda ikinci kürsüsüne Yale Üniversitesine atanma..
1973’te Almanya’nın en yüksek Aleksander von Humboldt Bilim Ödülünü ilk kazanan kişi.
1975’te Japonya’nın Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü yanında özel kanunla ilk ve tek, Türkiye Cumhuriyeti Profesörü unvanı verilmiş, 1976’da Japonya’ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderilmiştir.
1962’den günümüze kadar ilk TÜBİTAK Bilim Ödülünü, ilk Sedat Simavi ödülünü, 1992’de Bilgi Çağı, 1995’te İLESAM Üstün Hizmet Ödülünü, ayrıca Yılın Fikir Adamı, Yılın Bilim Adamı ödüllerini almıştır. Dünyanın en genç yaşta profesör olmuş kişisi Sinanoğlu, iki kez Nobel’e aday gösterilmiştir.
Bilim adamlarımızdan bugüne kadar henüz Nobel ödülü alan olmasa da onlar yaptıkları çalışmalarla Türkiye’yi gururlandırmış, Türk bayrağını uluslar arası semalarda dalgalandırmışlardır. Bilim adamlarımızın isimleri saymakla bitmeyeceği gibi öyküleri de başlı başına sayfalar alır.
Prof. Dr. Metin Balcı/ Kanser, AIDS, diyabet gibi hastalıkların tedavisi için önemli konular üzerinde çalışıyor.
Prof. Dr. Miral Dizdaroğlu/ Genetik hastalıkların DNA'ya verdiği zararı ortaya çıkardı.
Prof. Dr. Yusuf Yağcı/ Çevreye zarar vermeyen, az enerji isteyen yöntemler üzerine
çalışıyor
Prof. Dr. Nihat Berker/ Yüksek sıcaklık süper iletkenliğini temel fizik prensiplerinden çıkarmak.
Prof. Dr. Ali Erdemir/ Sürtünmesi olmayan malzeme geliştirdi, aşınmayı ve enerji kaybını önleyecek
Prof. Dr. Ayhan S. Demir/ Kansere karşı ilaçlar üzerinde çalışıyor.
Özgür Şahin/ Atomların yapısını gösteren mikroskop yaptı.
Prof. Dr. Levent Toppare/ Polimer kimya alanında yaptığı çalışmalarla tanınıyor.
Prof. Dr. Gazi Yaşargil/Buluşları tıp dünyasında önemli gelişmeler olarak nitelendiriliyor. Nöroşirurjide rakipsiz kabul ediliyor. Tıpta "mikroskobik cerrahi" denen tekniği ilk defa o yaptı.
Prof. Dr. Yavuz Nutku/ Einstein'ın kendisi kadar ünlü İzafiyet Teorisi'ne yaptığı katkılar ve getirdiği yeni yorumlarla tanınıyor.
Prof. Dr. Münci Kalayoğlu/ Bağışlanan karaciğeri 20 saat koruyan ve nakleden ilk kişi.
Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil/ Şişmanlığın tedavisini bulmasına az kaldı.
Prof. Dr. Tahir Çağın /Teksas Üniversitesi. Nanoteknoloji üzerine özgün araştırmaları nedeniyle 1999'da dünyanın en prestijli ödüllerinden Feynman Nanoteknoloji ödülünü alan ve alternatif yakıt teknolojileri üzerinde 20 yıldır ABD ve Türkiye'den pek çok araştırma grubuyla çalışan Öğretim Üyesi.
Dr. Hakan Gürsu ve ekibi/ ODTÜ. Türk tasarım firması Designnobis Studio tarafından yapılan, rüzgar ve güneş enerjisiyle çalışan bir konsept teknesi Volitan; Türk tasarımcılarının International Design award 2007 de dünyanın en iyi tekne tasarımı ödülünü ve dünyanın en iyi ulaşım aracı kategorisinde de birinci olan ürün. 2040 yılının teknesi olarak adlandırılıyor.
Doç. Dr. Hakan Saraoğlu/ Bryant Üniversitesi. 2003 yılında, öğretim üyelerinin gelişiminde akıl hocalığı ve kılavuzluk yapabilen öğretim üyelerine her yıl verilen "Üstün Kılavuzluk Ödülü" dışında, 1999, 2001, 2003 ve 2005 yılı olmak üzere dört defa da "Üstün Hizmet Ödülü" alan akademisyen.
Prof. Dr. Fikrettin Şahin/ İstanbul Yeditepe Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Genetik ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı. ABD'nin Ohio State Üniversitesi tarafından bilime katkılarından dolayı ‘Uluslararası Bilim İnsanı’ ödülüne layık görülmüş ve bu ödülü alan ilk Türk bilim adamı olarak 2006 yılında tarihe geçer.
TÜBİTAK ve Bilim Ödülleri;
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun kuruluşuna katkıda bulunan, TÜBİTAK Temel Araştırmalar Enstitüsü'nde kurucu müdürlük görevini yürütmüş, Fizik alanında değişik çalışmalara imza atmış vede 2007 yılında aramızdan ayrılmış olan Prof. Dr. Erdal İnönü’nün Bilim Adamlarımızdan beklentileri kayda değer:
"Bizim insanlarımız arasında da tıpta, fizikte, kimyada, biyolojide Nobel ödülü alabilecekler var. Çalışmaları başarılı ve umut verici.. Şimdiye kadar olmadı, eninde sonunda olacak; çünkü epey yaklaştık. Yunanistan edebiyatta, Pakistan ve Hindistan bilimde aldı. Türkiye'nin de alması gerekir." (Milliyet, 20. 05. 2005)
Son iki yılın fotoğrafına baktığımızda; TÜBİTAK Bilim Kurulu, 2007 yılında 19 bilim adamına değişik branşlarda Bilim Ödülü vermiş… TÜBİTAK, 2008 yılında 3 Bilim Ödülü, 18 Teşvik Ödülü ve 1 TÜBİTAK Özel Ödülü verilmesine karar vermiş…
Kimi Nanoteknolojiyle ışığa hükmederek iletişimin sınırlarını zorluyor... Kimi bu toprakların bitkilerinden en ölümcül hastalıklara çare olacak ilaçlar damıtıyor, kimi DNA üzerinde ilaç deneyleri yapıyor. Hepsi de aslında insanlığın geleceğine ışıktan imzalar atıyor.
TÜBİTAK ödüllerini alan bilim adamlarının hayat ve başarı öyküleri, genç bir araştırmacı kuşağın habercisi...
“Kültürlü Olmak” konusunda Kıssadan Hisse…
Tarihi ve kaynağını hatırlayamadığım “kültürlü olmak” konusunda tarafıma gelen bir maili kıssadan hisse olarak paylaşmak istiyorum:
Üniversiteyi bitirmek üzere olan öğrencilere son derslerinde Profesörün birisi yaşam ve gelecek üzerine dikkat etmeleri vede yapmaları gereken konuları sıralarken;
“……………,…….. ve kültürlü olmak için üç tane üniversite bitirmek lazım” der!
Öğrencilerden birisi o mezuniyet coşkusu içersinde bu öğütleri yabana atmamış zaman içersinde iki üniversite daha bitirip hocasının karşısına elinde diplomaları ile başı dik bir şekilde çıkagelmiş..
Hocam, “mezun olduktan sonra üç üniversite öğüdünüzü tutup huzurunuza geldim işte diplomalarım. Şimdi, kültürlü bir birey oldum mu?” diye sorusuyla gururlanmaya çalışırken hocasının “Deden, Baban ne mezunu?” sorusuyla hayal kırıklığı yaşar.
Profesör, eski öğrencisine “Dedesinin ve Babasının üniversite mezunu olmaması nedeniyle sıranın kendisiyle başladığı, çocuğu ve torununun da üniversite mezunu olması gerektiğini yani üç üniversite mezuniyetinin sadece kendisini değil üç kuşağı kapsadığını” anlatır…
Bizlerde cumhuriyet sürecinde üniversite mezunları olarak genellikle birinci kuşağı temsil ediyoruz. Çocuklarımız ikinci kuşağı, torunlarımızda üçüncü kuşağın temsilcisi olarak basit bir hesaplamayla 2050 yılında kültürlü bireyler olarak “çağdaş uygarlık” hedefini yakalarız, bu gidişle!
Sonuç olarak,
Araştırmacı bir kuşak geliyor!!! Onların başarıları geleceği aydınlatıyor!!!
Şeklinde her yıl sonu gazetelerde yer alan ancak kamuoyunun önemsemediği çokça üzerinde durulmayan öykülere rastlarız.
Geçmişte çocuklara ne olacaksınız ya da ne olmayı düşünüyorsunuz? Şeklinde soru sorulduğunda biz vede bizden önceki nesil ideal cevaplar vermeye çalışırdı: Doktor, mühendis, hakim, öğretmen, subay, bilim adamı gibi... Günümüzde ideal yerini kolaycılığa bırakır. Kolay yoldan nasıl köşe dönülür, nasıl şöhret olunulur revaçta.. Genel kanı kısa yoldan iş/meslek sahibi olmak.
Günümüzde popülizm öne çıkarken, popüler kültür/yaşam ağırlıklı olarak ideal yerine geçmiş, “artist, şarkıcı, manken, popçu ya da topçuluk” gözde meslekler olmuş! Gazete sayfalarını, TV ekranlarını, reklam panolarını bunlar, bunların yaşamları, yaptıkları süslüyor. Süslemekle kalmayıp gençliğe idol/örnek teşkil ediyor. Çocuklarını kısa yoldan hayata hazırlamak isteyen ailelerin ya topçu ya da popçu yapma sevdasına kapılmaları işten bile değil.
Günümüzde spor branşları arasında özellikle futbol bu yüzden sektör olmakla kalmayıp spor-toto, loto ile umut dağıtmaktadır. Milli piyango dışında da at yarışı, bingo gibi bahis şeklinde oyunlar milyonlarca insana umut dağıtmaya devam ediyor.
Kolay yoldan kazanmak, şatafatlı yaşam... Kimse zor olanı, ideal olanı denemek istemiyor. Halbuki İnsanlık ideal olan değerler sayesinde buluşlara, yeniliklere imza attı. Atmaya da
devam ediyor.
Dünya, üreten insanların eserleri sonucu bugünkü yaşamını sergiliyor.
Tüketim, ihtiyaçların giderilmesi dışına taşıp bir sektör haline gelince, insanlık ve değerler yok olacak her şey makineleşmeye yüz tutacaktır.
Ölümünden bir yıl öncesinde Büyük Önder ATATÜRK ;
“Bilim çeviri ile olmaz, inceleme ile olur” söylemi ile akademisyenlere/eğitimcilere seslenerek, Türkiye’nin geleceğinin bilimsel çalışmalarla şekilleneceğini, üniversitelerin hedeflerinin bilinenlerin tekrarı yerine, araştırma ve bilgi üretimi ile öne çıkmalarını ifade etmektedir.
O günlerden bugünlere gelinen vede yarınlarda gelinecek noktada Bilim Adamlarımızın sayısının artışı öncelikle ülkemizin gurur tablosu olacak onların başarıları da ülkemizin geleceğine ışık tutacaktır. Ocak / 2009
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder