Yaşam seninle var olup, seninle yok olacaktır. Geride sevenlerin, yakınların üzülecek, seni özleyecektir. Senden sonra O ve ben şeklinde döngü kuşaktan kuşağa devam edecektir.
Çaresizlik içersinde yarına kalmak için mücadele eden insanların savaşını, bilim adamlarının öncelikle sonuçlandırmaları yaşam mücadelesinden öte; acı çeken milyonlara çare olacak yangınları söndürecek, yüreklere su serpecektir... (1)
Çağın Sendromu ;
İnsanlık var olduğundan bugüne kadar çok çeşitli hastalıklarla tanıştı. Veba, Tifo, Tetanos, Kuduz, Kolera, Verem, AİDS, Kanser gibi… Hastalıklara karşı, daha doğrusu o hastalığı oluşturan mikroplara, sebeplere karşı savaş açtı. Aşılar, serumlar geliştirdi. Cerrahi müdahaleler, organ, kan, ilik nakli derken tıp dünyası, bilim inanılmaz bir gelişme kaydetti.
Bir tanesine karşı henüz savaşını kazanamadı, başarılı olamadı. İnsanlık birbirleriyle didişmekten, uğraşmaktan, savaşmaktan tıp alanına fazla özen gösteremedi. Savaşlara ayırmış olduğu harcamayı, yeni silahlar için, yeni savunma projeleri için harcamış olduğu emeği insanlık için harcamadı. Belki bu insanın doğasında olan bir şey savaşmak, güçlü olmak, en üstün olmak, zayıf olanların yok olması. Belki de hastalıktan ölen insanlarında zayıf olarak addedilmesi doğallığı kanıksar duruma gelinmiş.
Kanser denilen illet o kadar değişik şekil ve çeşitte insanı yok edici bir canavar haline gelmiş. İnsanlık bir yandan Kansere karşı erken teşhis dışında, tedavi süreci dışında bir şey yapamazken, diğer yandan mücadelesini gecikmiş olsa da sürdürüyor. Onu yenmeye kararlı. Ancak onu yenene kadar kaç milyon insan bu amansız hastalıktan yok olacak bilinemez. Belki bu kez yeni bir hastalık musallat olacak bilinmiyor, bilemiyoruz… İnsanın, insan ile ilgili bilemediği çok şey var. Evrenle ilgili, doğayla ilgili bilinemeyen çok şey olduğu gibi…
Küçükken Tabiat Bilgisi derslerinde insan vücudunun temel yapısını; Kan Hücrelerini, Akyuvarları, Alyuvarları basit olarak bizlere öğrettikleri o günler gözlerimin önüne geliyor. Sonrasında Biyoloji derslerinde insan denilen makineyi daha detaylı öğrenecek, daha da ötesi doktor olmayı düşleyecektik. Özellikle Akyuvarların; Vücudun mikroplara karşı en iyi koruyucuları olduklarını hiç unutmayacaktık. Akyuvarlar sürekli vücudun olumsuzlukları ile mücadele ede ede insanın büyümesini, gelişmesini takip edecektir. Belli bir yerden sonra bu hücreler durağanlaşmaya, azalmaya yüz tutar. Ardından gerileme başlar. Bu gerileme esnasında hücreler yine savaşlarına devam edecek ancak bu kez, düşman- kanser hücreleri daha güçlü pozisyonda olacaktır.
İşte o zaman tıbbın geliştirdiği yöntemler sunucu tedavi süreci, ilaçlar devreye girecek kanser hücreleri bir noktaya hapsedilecektir. Ama hiçbir zaman yok olmayacak. Fırsat bulunca sinsice, hızlı bir şekilde üreyecek, çoğalacaklardır. İnsanın teknoloji adına geliştirmiş olduğu nesnelerin, atıkların yaygınlaştığı ortamın sonucu; insan organizması kendi kendini yenilemekte yetersiz kalacak, düşman ise kendini yenileyecektir.
Bir yerde insan insanın kurdudur denilir. İçsel açıdan irdelediğimizde de insan denilen mükemmel yaratık, makine bir yerden sonra kendi kendini içerden yiyerek yok edecektir. İşte kanser olayı da acımasızlığı da bu…
Sapasağlam bir insanın bu amansız hastalığa yakalanması sonrası 1–2 yıl içerisinde vücut direnci ve tıbbi desteğe rağmen, yaşına başına bakmaksızın, birkaç ay içerisinde de insanı sona götürdüğünü gözlemliyoruz.
Sonuç olarak; çağın hastalığı insanı tehdit eden en büyük tehlike olarak kol geziyor. Milyonlarca insanı tehdit ediyor. Tehdit etmekle kalmıyor, zayıf anını kolluyor, sürekli ensesinde… 21 yüzyılda bilim-tıp bu amansız hastalığa çare bulamıyor. Biraz savaş teknolojisini bu yöne kaydırsalar, harcamaları buraya kanalize etseler belki de; bu hastalık ile mücadele çoktan başarıya ulaşacaktır. Belli bir aşamadan sonra tıp çaresiz kalarak hastayı kendi kaderine, ölüme terk ediyor. O noktada çaresiz kalan insan isyan etse de Yaradana sığınmaktan başka çaresi de kalmıyor.
İnsanlık yüzyıllarca akıl almaz buluşlara imzasını attı, çok şeyler geliştirdi. Amansız hastalıklara karşı, onu yenmek yok etmek için mücadele verdi. Başarılı da oldu. Teknik ile Bilim alanında uzayda çalışmalarını sürdürüyor. Bu gün başındaki en büyük tehlikeyi belki fark edemedi. Belki de geç fark etti. 21.yüzyılda yapacağı en büyük savaş, kanserle mücadele olacaktır. Olmalıdır da… İnsanlık, diğer savaşlardan yeterince yorulmadı mı? Yeterince insan ölüp acılar çekilmedi mi?
Şimdi onu, bu çaresiz hastalığa biçare olmak için uğraş veren tüm bilim adamı ve kanser savaşçılarını; insanlığın ve dünyanın geleceği için önündeki en kutsal savaşı kazanarak, bu amansız savaşı bir an önce mutlaka ve mutlaka sonuçlandırma zorunluluğu ve sorumluluğu bekliyor...
Kanser İle İlgili Temel Bilgiler; (2)
Kanser Nedir?
Vücudumuzun temel yapıtaşı hücredir. Hücreler, kontrollü ve dengeli bir şekilde çoğalarak insanların büyüme ve gelişmesini, vücudumuzdaki organların da dengeli bir şekilde çalışmasını sağlarlar. Bazen doğada veya içimizde bulunan bazı etkenler nedeniyle bu denge bozularak hücreler kontrolsüz bir şekilde büyüyerek ve çoğalarak normal olmayan bir oluşum meydana getirir. Buna ‘tümör’ adı verilir. Vücudun herhangi bir yerinde meydana gelen tümörler selim (iyi huylu) veya habis (kötü huylu) olabilir.
Hangisi kanserdir?
İyi huylu tümörler kayak aldıkları bölgeden yayılmazlar. Kötü huylu tümörler ise bulundukları bölgede büyürler, ayrıca komşu dokulara ve organlara yayılabilirler. Kötü huylu tümörlere kanser adı verilir. Yani kanser, anormal hücrelerin kontrolsüz büyüme ve yayılma özelliğine sahip büyük bir grup hastalığa verilen addır. Bu grupta yer alan hastalıklar farklı organ ve dokulardan kaynaklanır, gelişimi açısından birbirinden farklıdır, bireyden bireye gelişim süreci çok farklı olabilir ve uygulanan tedaviye cevapları değişebilir.
Vücudun dayanıklılığı;
Kanserin nedeni ve oluş mekanizmaları hücrelerde meydana gelen değişikliklere ve vücudun savunma mekanizmasının yetersizliğine bağlı olarak meydana gelebileceği ileri sürülerek kısmen bilinmektedir. Yani vücudun dayanıklılığı kanserle savaşımını artırır.
Uzun yıllar alır ;
Kanserin önlenmesinde, kontrolünde ve tedavisinde vücudun savunma sistemin rolü çok önemlidir. Savunma sistemi değişime uğramış hücreleri yabancı olarak algılayıp hücreleri yok eder, fakat savunma sistemimizdeki yetersizlikler değişime uğramış hücreyi belirleyemediği için bu kontrol mekanizmasının bozulmasına neden olur. Kanserin gelişimi karmaşık, çok aşamalı bir süreçtir. Hücrenin normalden kanseröz hücreye dönüşmesi için genellikle uzun yıllar gerekir.
Kanserden Korunmak İçin Neler Yapılmalı? (3)
“Hassas bir milletiz. İnsanlarımız çok duygusal, duygu sömürüsü yapılmamalı. Evhama girmeden, bazıları aşırı evhamdan bunu psikomatik hale getiriyor. Belli aralarla örneğin 6 ayda bir doktor kontrolüne gidilmeli. Bunu takıntı haline getirirsek psikolojik olur. Korunmaya gayret göstereceğiz. Beyaz tenliysek dik gelen güneş ışınlarından korunacağız. Alkol, sigara tüketmeyeceğiz, strese girmeyeceğiz. Beyaz et tüketimini artıracağız, donmuş yağlardan uzak duracağız ve sebze meyveye ağırlık vereceğiz. Kansere yakalanacağım korkusu ile yaşanmaz, neşeli olup, stressiz yaşayacağız. Birincisi psikolojik olarak güçlü tutmak. Ortaya çıkan belirtilere dikkat etmek.
İnsanda kanseri şüphelendirecek belirtiler:
-Vücutta uzun süre iyi olmayan yaralar,
-Ses kısıklığı ve sebepsiz öksürük,
-Yutkunma ve hazım bozukluğu,
-Vücuttaki ben ve siğillerin şekil değiştirmesi,
-Rahim ve makattan gelen normal olmayan bir kanama veya akıntı,
-Memelerde veya başka yerlerde görülen şişlik-sertlikler,
-Büyük ve küçük abdest yapmaktaki değişiklikler…”
Türkiye’nin Kanser Tedavisinde Durumu Nedir?(4)
“Yeni doğan 10 bebekten 3’ü kanser riski altında. Bugün toplumumuzda her yıl yaklaşık olarak 400 bin yeni kanser hastasının teşhis ve tedavi edildiği tahmin ediliyor. İnsanlarda görülen hastalıklar arasında; kalp rahatsızlıklarından sonra en çok görülen hastalıklar Kanser hastalığı. Kanser hastalığında ölüm oranı bugün diğer hastalıklara göre daha yüksek. Yapılan çalışmalarda yeni doğan her 10 kişiden 3 kişi hayatının herhangi bir döneminde kanser hastalığıyla karşılaşabilmekte. Kanser hastalığı erkeklerde sık olarak prostat, mesane, akciğer kanseri şeklinde görülür. Kadınlarda ise en sık görülen kanser hastalığı meme ve rahim kanseridir.
Bizde organizasyon eksikliği var. Bazen kanser hastaları normal hastalarla sıra bekliyor. İleri derecede kanser olan terminal hasta dediğimiz hastalar bakımı için hastane imkanlarının artırılması lazım. Teşhis ve tedavide bir eksik yok. Her türlü ilaç ülkemizde mevcut.”
Kanserle İlgili Ülkemizin Gelmiş Olduğu Nokta ve Gelişmeler; (5)
Haziran ayı içerisinde ABD’de yapılan Uluslararası Kanser Kongresi’ne katılan 50 Türk doktorun sundukları tebliğler ve başarıları, yabancı meslektaşlarını şaşırttı. Yabancı Kanser uzmanları; ‘Türkiye kanserde son derece başarılı sonuçlar almış. Biz de ne uygulanıyorsa, Türkiye’de de aynısı uygulanıyor. Tıbbi araç gereç ve son jenerasyon ilaçların tümü Türkiye’de de var ve hastaların emrinde. Türkiye’nin kanserle savaşım mücadelesi ve kullandığı teknoloji çoğu batılı ülkeden bile ileride. Bu son derece önemli bir olay’ demekten kendilerini alamadılar.
Ülkemizde, kanser konusunda Amerika ve Avrupa da ki meslektaşlarından bilgi ve beceri bakımından çok ileri derecede, yetenekli doktorlarımız var. Gerek medikal (ilaçla) gerekse cerrahi tedavide bizim doktorlarımızın yurt dışındakilerden fazlası var eksiği yok. Ayrıca tüm dünyada şu anda kullanılan yeni jenerasyon ilaçlar ve tıbbi cihazlarda ülkemizde mevcut ve hastaların emrinde.
Kanser konusunda otorite olarak kabul edilen ABD Ulusal Kanser Araştırma Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Von Eschenbach, kongre süresince görüştüğü ve dinlediği Türk doktorlarının çalışmalarına hayran kaldığını dile getirdi. 10-15 yıl içinde kanser hastalığının tamamen yenileceğinin altını çizen Prof. Dr. Eschenbach, Türk hekimlerinin de bu savaşta çok önemli bir yere sahip olduklarını söyledi.
Remzi KOÇÖZ
Dip Not / Kaynakça :
(1) 05.08.2004 tarihinde 15 aylık kanserle olan mücadelesinde yenik düşen sevgili ağabeyim M. Akif Koçöz’ü rahmet ve saygıyla anarken, Evlatlarını kendi elleriyle çaresizlik içersinde son yolculuğuna uğurlayan Anne-babam gibi tüm ana-babalara sabırlar diliyorum...
(2) Prof. Dr. Adnan Aydıner’in tebliğlerinden, 02.07.2004, star gazetesi internet sayfası.
(3) Prof. Dr. Çiğdem Papila, Cihan haber dergisi, “Kanserden Korkmayın”, Mayıs/Haziran 2004, sayı-4, s.20
(4) Prof. Dr. Ergun Güney, agd., sayı-4, s.21
(5) Mete Alpman, 02.07.2004, star gazetesi internet sayfası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder