“İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya:
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!” (1)
Marmara Bölgesinin kuzeydoğu bölümünde yer alan Sakarya ili, adını ünlü Sakarya nehrinden almıştır. Sakarya Irmağına, MÖ. XII. yüzyılda, Frigler döneminde Frig tanrılarından Sangri’nin adı verilmiş. Bu ad Helenistik dönemde de “Sangarios” biçimini alarak zamanla ‘Sakarya’ya dönüşmüş. Sakarya ilinin merkezi olan Adapazarı ise, kendi adıyla anılan ovanın ortasında düz bir zemin üzerinde Pazar yeri olarak kurulmuş. Söğütlü’de birleşen Sakarya Nehri ile Sapanca Gölünün gideyeni Çarksuyu arasında bir adayı andırır. Pazar yerine doğudan gelenler Sakarya ırmağını, batıdan gelenler ise Çark suyunu aşmak zorunda kaldığından, Pazar yerinin sularla çevriliymiş izlenimini uyandırması, buraya “ada” adının yakıştırılmasına neden olmuş ‘Adapazarı’ adını buradan almıştır. (2)
MÖ. XII. yüzyılda bölgede önceleri Frigler, sonrasında Bitinyalıların, Lidya prenslikleri ardından Bizanslıların yaşadıkları bilinmektedir. Nitekim bölgenin en önemli tarihi eseri olan Beşköprü’yü Bizans İmparatoru II. Jüstinyanus’un inşa ettiği kayıtlarda mevcuttur. Öte yandan Bilim adamlarının yaptıkları araştırmalara göre, Sakarya Nehri’nin birkaç asır öncesine kadar biri şehrin doğu yakasından geçen bugünkü yatağından, diğeri Beşköprü’nün altından olmak üzere iki farklı koldan aktığı tespit edilmiştir. Nitekim 1324’de Osmanlı sultanı Orhan Gazi tarafından Bizanslılardan fethedilen yerleşim birimine “Ada Karyesi” (Adaköy) adının verilmesi söz konusu bilgileri doğrulamaktadır.
Adaköy, bölgede ziraatın canlanması üzerine pazarıyla ilgi çekmiş, ardından nüfus artmağa başlamış 16. yy.da “Ada Nahiyesi”ne dönüşmüş, 18. yy.da Kocaeli vilayetine bağlı “Ada Kazası” adını almıştır. 19. yy.da bölgenin zirai ve ticari yapısına göre şekillenen yerleşim; Sakarya Nehri’nin iki kolu arasında kurulan pazarıyla, gerçek bir “Adapazarı” hüviyetine dönüşmüştür. 93 Harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında, bilhassa Kafkasya ve Balkanlar’dan yoğun göçe maruz kalmış. 19. yüzyılın ikinci yarısında ilçede ikamet eden Rum ve Ermeni azınlıkların önemli bir ticari gelişme gösterdikleri gözlenmiştir.
I. Dünya Savaşı sonucunda; 3 kez Yunan ve onların işbirlikçisi yerli çetelerin işgaline maruz kalan Adapazarı ilçesi; Kuvayi Milliye Kuvvetleri sayesinde, işgalci unsurlardan temizlenerek 21 Haziran 1921’de düşman işgalinden kurtarılmıştır. “Akova” adıyla bilinen ve ülkenin en verimli ovasında ziraat ağırlıklı bir gelişme gösteren Adapazarı’na, 1940 ve 1950’lerde bilhassa Karadeniz sahillerinden Bulgaristan ve Yunanistan’dan yoğun göçler olmuş; Vagon Fabrikası, Tank-palet fabrikası yanında Şeker Fabrikası, Ziraat Aletleri Fabrikası gibi tarımsal sanayinin gelişmesi köyden kente göçü daha da hızlandırmıştır.(3) Uzun yıllar Kocaeli’ye bağlı bir ilçe olarak yaşayan Adapazarı, 1954 tarihinde “Sakarya” adıyla vilayet haline gelmiştir. Vilayet olmanın ayrıcalığını yaşayan şehir günden güne yatırım alarak, yeni yeni fabrikaların kurulmasıyla yeni bir kimlik kazanır. Doğu Karadeniz, Kafkaslar ve Balkanlardan gelen göç dalgasına Doğu Anadolu da eklenince tam bir kozmopolit yapıya kavuşur. Abaza, Çerkez, Laz, Gürcü, Boşnak, Pomak, Macır ve Kürt olarak yerleşmeler ilin iç içe grift yapısını pek etkilemez. (Devam edecek)
Remzi KOÇÖZ
Kaynakça:
(1) Necip Fazıl KISAKÜREK, ‘Sakarya Türküsü’ adlı şiirinden.
(2) İl il Türkiye Ansiklopedisi, Milliyet yayınları, cilt. 3, s.780
(3) www. Adapazarinet.com ‘Sakarya Rehberi’ sayfasından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder