‘ŞİDDET’ ÜZERİNE!- III
Millî Eğitim Bakanlığı Çalışmaları ve Yapılan Değerlendirmeler;
Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü ile UNICEF işbirliği ile düzenlenen (2006) 'I. Şiddet ve Okul: Okul ve Çevresinde Çocuğa Yönelik Şiddet ve Alınabilecek Tedbirler Sempozyumu'na katılan kamu kurumu temsilcileri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, öğrenciler ve ebeveynler “şiddeti ortadan kaldırmak için bütün kesimlere iş düşüyor!” çerçevesinde görüş birliğine varmışlar.
Millî Eğitim Bakanlığı'nın; güvenli okullar oluşturulması amacıyla politikalar belirlemesi, standart ölçütler koyması, başta okul müdürleri ve öğretmenler olmak üzere bütün okul çalışanlarına şiddet ve önlenmesine yönelik çatışma çözme, arabuluculuk, olumlu disiplin yöntemleri gibi konularda eğitimler verilmesini sağlaması, etkili ebeveynlik eğitim programlarını yaygınlaştırması, çocukların sorunlarını iletebilecekleri ve çözüm üretilebilecek mekanizmaları hayata geçirmesi gerekmektedir. Kaliteli eğitimi hedefleyen çocuk dostu okul ölçütlerini geliştirerek bütün okullara yaygınlaştırması, öğrencilerin etkili iletişim, karar verme, problem çözme, çatışma yönetimi gibi temel hayat becerilerini geliştirmesi için gerçekleştirilen yeni eğitim programlarının etkin uygulanmasını sağlaması, okullarda sanat, spor gibi ders dışı faaliyetlerin geliştirilmesi için altyapıyı sağlaması çok önemlidir. (5)
“Şiddetin Önlenmesi İçin Çocuk Hakları Konusunda Bilinç Oluşturulması Projesi” kapsamında; ilköğretim okullarında görevli yönetici, öğretmen ve velileri -Çocuk, Çocuğa Karşı Şiddet ve Tüm Yönleriyle Hukuksal Boyutu çerçevesinde- bilgilendirerek veliler aracılığı ile öğrencilere ulaşmak, böylece okullarda şiddetin önlenmesi konusunda bilinç kazandırmak amacıyla 21.02.2007 tarihinde MEB İlköğretim Genel Müdürlüğü ve Ankara Barosu arasında imzalanan protokol ile oluşturulmuştur. 2006-2007 eğitim-öğretim yılında Ankara/Mamak ilçesindeki 40 ilköğretim okulunda, 2007-2008 eğitim-öğretim yılında ise Ankara/Altındağ ilçesindeki 40 ilköğretim okulunda proje uygulamaları gerçekleştirilmiştir. (6)
Eğitim Sendikalarınca Yapılan Değerlendirmeler;
Türk Eğitim-Sen’in okullarda artış gösteren şiddet olaylarına yönelik, Türkiye genelinde 7. ve 8. sınıftan 1136 öğrenci arasında yaptırdığı anket, okullardaki şiddet ve tacizin ulaştığı boyutu gözler önüne serer. Öğrencilerin televizyonda ilk tercihi mafya dizileri, İkinci sırada gerilim ve korku filmleri yer alıyor. Bilgisayar oyunlarında da tercih değişmiyor, en çok savaş ve dövüş içerikli oyunlar oynanıyor. Anketin en çarpıcı sonucu olarak, Öğrenciler arasındaki sözlü, fiziksel ve cinsel taciz oranı yüzde 92 ile son derece endişe verici boyutlara ulaşırken, “erkekli kızlı çeteleşme eğiliminin artarak tehlikenin ilköğretim okullarına kadar indiği” tespiti ise daha ürkütücüdür. (7)
Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer ise;
“Şiddet, sosyo-ekonomik nedenlerin ortaya çıkardığı bir olgu olmasına karşın, sorunun çoğu zaman bir "güvenlik sorunu"na indirgenmiş olması, okullarda şiddet olaylarının azaltılmasının önündeki en büyük engeldir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın sorunu "güvenlik sorunu" olarak algılaması, Türkiye ve eğitim sistemimiz açısından büyük bir talihsizliktir” değerlendirmesiyle, şiddeti oluşturan etkenleri ve çözüm önerilerini şu şekilde ortaya koyar: “Türkiye'de okullar büyük, sınıflar kalabalık, bahçeler yetersiz, laboratuarlar, spor salonları ve kütüphaneler yok denecek düzeydedir. Bu koşullar altında öğrencilerin kendini gerçekleştirebileceği olanaklar azdır. Altyapı ve fiziki koşulların karşılanmasına yönelik tedbirlerin alınması şiddete yol açan stres kaynaklarını azaltabilir. Bunun yanı sıra "okullarda sivil polis görevlendirmek" gibi sorunu daha da arttıracak uygulamalar yerine, yeterli sayıda rehberlik ve sosyal hizmet uzmanlarının istihdam edilmesi sorunun daha bilimsel ve sağlıklı çözülebilmesini sağlayacaktır.” (8)
Emniyet Cephesince Yapılan Değerlendirmeler;
Emniyet yetkililerince, çocukların işledikleri suçlara yönelik çarpıcı rakamlar verilirken; devletin dışında, aileler ve toplumun her kesiminin şiddetle mücadele etmesi gerektiğinin altı çizilir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün 2003-2006 yıllarını kapsayan çocuk ve öğrenci suçluluğu konusunda ki yaptığı araştırma sonucu, ortaya çıkan tablo düşündürücü bulunmuştur. O dönem İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayişten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Tayfur Erdal Ceren, yaptıkları çalışmaları ve olayları şöyle anlatır:
"İstanbul genelinde, Trafik, alacak - verecek ve aile içi tartışmalar gibi basit nedenlerden insanlar suç işleyebiliyor. Toplumdaki şiddet biraz yükselmiş durumda.
Çocuk suçlarında, esas profesyonel suç işleyenler, aileleriyle beraber yaşayanlar. Suç işleyenler, masum çocukları suça teşvik ediyor. Bu durumda çocuğu şiddete aile sevk ediyor. Bu çocuklar, hırsızlık yapıyor, PKK'nın nevruz ve diğer gösterilerinde ateş yakma, molotof atma gibi konularda görev alıyor. Yönetmelik gereği, ‘Okullardaki risk grubuna giren öğrencilerin iyileştirilmesi ve tedbir alınması için sosyal hizmetler, okul idareleri, rehber öğretmenler, ailelerle ortak çalışmalar yapılması konusunda’ ailelerin çalışmalara ilgisiz kaldığını” açıklar.(9)
Emniyet Birimlerince Alınan Önlemler;
Emniyet Teşkilatı, şiddetin önlenmesi, çocukların değişik nedenlerle suça itilmelerini veya mağdur duruma düşmelerini önlemek, vede suç ve suçlularla mücadelede daha etkin olmak amacıyla yasalar nezdinde değişik önlemler almakta olup, yapılan çalışma ve alınan önlemlerin bir kısmı aşağıda aktarılmıştır:
2001 yılında, Çocuk Şube Müdürlüğü adıyla ayrı birim oluşturmuştur.
Ailede suç işleyen kişi varsa çocuğu aileden almak için Koruma kararı çıkartılıyor.
Aileye teslim edilemeyen suç işleyen çocuklar için de İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne teslim edilmesine kadar barınmaları için çocuk bakım üniteleri kuruluyor.
Okullarda gerek risk gruplarına yönelik, gerekse narkotik konularında seminerler veriliyor.
Kurumlarda kalan çocuklar arasında, suç işleyenlerin masum çocukları suça teşvik etmemesine yönelik valilik/sosyal hizmetlerle birlikte çalışma yürütülüyor. (10)
Şiddet konusunda İstanbul kadar olmasa da Ankara ve İzmir başta olmak üzere büyük illerimiz kendi ölçeklerinde benzer değerlendirmeleri verecektir.
Geçmiş yıllarda il emniyet müdürlükleri bünyesinde ‘şiddete karşı’ kampanyalar, ‘Gençliği kötü alışkanlıklardan koruma’ faaliyetleri gibi çalışmalar düzenlenmiştir. Elazığ Emniyet Müdürü iken Feyzullah Arslan’ın (1999) yılında gerçekleştirmiş olduğu “Bıçağı Bırak, Kalemi Al Kampanyası” ise başarılı olunan ilk örneklerden biri olarak karşımıza çıkar. (11)
Okul Polisi Projesi;
İçişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında 20.09.2007 tarihinde imzalanan "Okullarda Güvenli Ortamın Sağlanmasına Yönelik Koruyucu Ve Önleyici Tedbirlerin alınılmasına İlişkin İşbirliği Protokolü"ne istinaden, Ankara başta olmak üzere tüm iller düzeyinde Emniyet Müdürlüğü ile Milli Eğitim Müdürlükleri arasında “Okul Polisi Projesi” protokolü düzenlenmiştir. Bu projenin yurt çapında yaygınlaştırılması sonucu okul önlerinde ve çevresinde meydana gelen şiddet olayları büyük oranda azalmaya yüz tutmuştur.
Köşe Yazarlarınca Yapılan Değerlendirmeler;
Abbas GÜÇLÜ, “Okullarda şiddet neden artıyor?” adlı makalesinde, okula gidilen gün ve saat sayısının gidilmeyenden çok daha az olduğundan çocuğun aile ve okul yerine sokak vede başından hiç kalkmadıkları şiddet içerikli diziler ile internetten etkilendiklerine vurgu yaptıktan sonra şiddete sebebiyet veren maddeler halinde bir durum tespiti sonrası çözümleri sıralıyor.
“Nasıl çözülür?
-Her şeyden önce devleti yönetenlerin, sorunu küçümsemekten kaçınmaları gerekiyor.
-Bilgisayarlara filtre ve sanal oyunlara denetim daha ciddi anlamda düşünülmelidir.
-Televizyonlarda yayımlanan şiddet içerikli film ve diziler, çocukların ayakta olmadığı saatlere kaydırılmalıdır.
-Öğrenciler kadar, okul çağında olup da okul dışında kalan çocuk ve gençlerle de ilgilenilmesi gerekiyor. Onları hayata hazırlayan, meslek kazandıran, spora, sanata ve diğer kültürel etkinliklere yönelten gençlik merkezleri bir an önce açılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
-Polis ve adliye, gençlik sorunlarının gideceği son merci olmalıdır. “ (12)
Oral ÇALIŞLAR, “Okullar açılırken şiddete dikkat” adlı makalesinde, bir grup insanın yaşananlardan yola çıkarak, okullarda şiddete karşı bazı adımlar atmak amacıyla, ‘Vurma! Konuş’ başlıklı bir inisiyatif oluşturup, gazetecilere destek vermeleri için yapmış oldukları Sevgi ÖZKAN imzalı çağrıya yer vermiş:
“Konumuz: Toplumumuzun ve çağın iletişim dili haline gelen şiddet olgusu. Biz, toplumun iletişim dilini, şiddet önleyici biçimde etkileme amacıyla bir araya gelen bir sosyal bilinç gurubuyuz..
Arzumuz: Vurma! Konuş sloganının, şiddet önleyici olarak bireysel ve toplumsal iletişimde etkinleştirilmesi. Özellikle yeni nesillerin pedagojisinde etkili bir yer kazanmasını sağlamak. Toplumumuzda, genel olarak ‘sevmek’ kavramının, ‘dövmek’ ve ‘hırpalamak’ kavramlarıyla çakıştığını ve genel olarak insan eğitiminin hayvan eğitimiyle modellendiğini, konuşmaya pek yer verilmediğini görmekteyiz.
Özetle: Çağın getirdiği daha başka etkenlerin yanında, toplumumuzun geçmiş yaşam deneylerinde ve bugün, şiddet yatkınlığının açık izlerine rastlanmaktadır. Bu duruma çağın etkili gücü olarak görsel ve yazılı iletişim kanalları da yeterince katkı yapınca ortaya hepimizi etkileyen bir sonuç çıkmaktadır. Beklentimiz çok sayıda köşe yazarının okulların açıldığı gün (18 Eylül) ‘Vurma! Konuş’ önerisini eşzamanlı bir etki sağlayacak biçimde topluma iletmesi…” (13)
Şeklinde devam eden ‘Vurma! Konuş’ önerisi ve bu girişimin desteklenmesini bekleyen çağrının diğer sivil toplum kuruluşlarını da duyarlı hale getirerek bir bütünlük oluşturması halinde bu canavara karşı başarı daha da hız kazanabilir.
(Devam edecek)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder