Milli Güvenlik Akademisi 62.Dönem
‘1982 yılı Polis
Akademisi’nden mezuniyet sonrası -21 yıl sonra 7. durak olarak yeniden- 2003
yılında Ankara’ya döndüğümde; Hukuk müşavirliğinde görev yoğunluğu mesai ile
sınırlı olduğundan kendimi geliştirme, yenileme gereği hissediyordum. Yıllardır
süregelen kadro/taşra koşuşturmacası -bahanesine de sığınarak- sona ermiş,
boşluk ortaya çıkmış, değerlendirilme bekliyordu. Bugüne kadar yurtdışı
görevlerde olduğu gibi yurtiçinde düzenlenen kurslardan da nasibimi alamamıştım.
2005 yılı yazında 1.
sınıfa terfi sonrası yeni görev yerim APK’da tamamen boşluk oluşunca MGA’ya
katılmak için başvuruda bulunurken 3,5 ay İngilizce kursuna devam ettim. 2005
MGA katılım listeleri gittiğinden, 2006 listesine girmek için başvuruda bulunmama
rağmen 2006 listesine de girememiştim. 2006 yılı sonlarında başvurumu
yeniledim. 30 Haziran 2006 tarihi itibariyle de Teftiş Kuruluna atanmış, Polis
Başmüfettişi unvanını almıştım. Bu arada 2007 yılının ilk haftasında bir
inceleme gurubuna seçilmiş, konu gereği için Şubat ayı ortalarında Batman
ilinde görevli iken mesai bitiminde gelen telefon benim için sürpriz oldu. “62.
dönem MGA kursu için gönderilen 4 kişilik listenin tamamı kabul edilmiş, 26
Şubat 2007 tarihinde de kurs başlayacaktı.”
Yani 25 yıl aradan sonra yeniden öğrenci olmuştum.’
Milli
Güvenlik Akademisi’nden kısaca bahsetmekte yarar var. MGA 1952 yılında İstanbul
Harp Akademileri bünyesinde kurularak Askeri-sivil bürokratlara eğitim veren
bir birimdir. 1952 yılından 1960 yılına kadar değişik adlarla eğitim veren
Akademi 27 Mayıs 1960-1964 arası eğitimine ara vermesinin ardından Milli
Güvenlik Akademisi adıyla 6 aylık eğitimine devam etmiştir. 1977 yılında
Yenilevent’teki kampus içersine taşınarak 1980 yılında Silahlı Kuvvetler
Akademisi ile birleştirilmiştir. 12 Eylül 1980 tarihinde eğitimine iki yıl ara
vermiştir. 1994 yılı sonlarında Silahlı Kuvvetler Akademisinden ayrılması
kararlaştırılması üzerine 1995 yılına kadar İstanbul’da eğitim veren MGA bu
tarihten sonra Ankara’ya taşınarak 27 Şubat 1995 itibariyle Milli Güvenlik
Kurulu içersinde eğitimine devam etmektedir. Yılda iki dönem 5’er aylık
periyotlarda, yarım gün MGA öğretim kadrosu yanı sıra, değişik üniversitelerden
akademisyenler, stratejik araştırma merkezlerinden uzmanlar, Kamu kurum ve
kuruluşlardan ve TSK’den gelen uzmanlardan oluşan yaklaşık 170 konuşmacı
tarafından, 400 ders saati “Strateji,
Jeopolitik, Politik Dış İlişkiler, Ekonomi, Sosyo-Kültürel, Askeri” konularında
genel salonda konferans şeklinde eğitim verilmektedir. Eğitim dışında
yurtiçi-yurtdışı inceleme-tetkik gezileri yapılmaktadır. Ayrıca müdavimlerce
-12 ayrı konuda seminer çalışmaları için- kendi aralarında sınıflara ayrılarak
tahsis edilen salonlarda gurup çalışması yapılarak, oluşturulan ‘Seminer Sonuç
Raporları’; seminer liderlerince genel konferans salonunda –hakem huzurunda-
5’er, 10’ar dakikalık sunu şeklinde aktarılmaktadır. Ayrıca dönem boyunca görev
olarak verilen ‘İnceleme Raporu’ ve ‘Kitap Özeti’ sonuçları da genel salonda
müdavimlerce benzer şekilde sunulmaktadır. Bunlar dışında ‘yarışma ve serbest
konuda iki makale’ hazırlama görevi verildi. Her müdavim kürsüyü en az bir kez
kullanabildiği gibi seminer lideri olması halinde iki kez kullanma şansı elde
edebilir. Bunun dışında gezi tanıtım vb. görevler verilmesi durumunda ise
üçüncü kez kullanabilir.
Uzun
yıllar görev koşturmacasın da kaçırmış olduğumuz, göremediğimiz ya da
ertelediğimiz etkinlikleri bu kurs sürecinde gerçekleştirme fırsatı yakalamış
olduk. Geziler ilişkileri pekiştirirken askerlerin öncülük etmiş olduğu tanışma
etkinlikleri çok geniş kapsamlı olmasa da bizleri ailece bir araya getirdi.
Belki de tam birbirimize ısınmaya başlamıştık ki kurs bitiverdi. Yaşamın bundan
sonraki akışında gurup mailleri, dönem toplantıları, ziyaretler, UGSAD (Ulusal
Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Derneği- MGA Mezunlarının oluşturduğu bir
dernek) faaliyetleri vb. etkinlikler ilişkilerin sürmesini, iletişimi
sağlayacaktır.
Konferans
salonundaki soru sorma yarışımız bazen bazı arkadaşların ‘soru bankası’ olarak
adlandırılmalarına yol açar. Teneffüs aralarında hocalarla bıraktıkları yerden
konulara devam ederken, kendi aramızda da tartışırken günün ortasına
geldiğimizin farkına bile varmazdık.
En
çok sabah koşturmacası, konferansa yetişme çabamız takdire şayandı. Zaten ilk
haftanın sonuna doğru bizlere ayrılan kutulara “hep geç kalanlardan mısınız?”
yazısı bize zaman kullanımını yeniden hatırlattı. Zaman zaman yüzümüz kızararak
yerimizi alırken bazen de kumanda odasından konferansı takip ettik. Flash
diskler virüs yaysa da en çok işlev gören materyallerdi.
5
aylık süreçte zaman zaman özel araçla gelsem de, çoğunlukla toplu taşımı
kullandım. Bu gidiş-gelişlerde oturarak-ayakta tam tamına 3 kitap bitirirken,
ödevlerle ilgili notlar alarak karalamalarda bulundum. Vakit nakittir diyerek
zamanı değerlendirirken; kendi açımdan da zamanın ne derece kıymetli olduğunu
vurgulamak istedim.
Konferanslarda
sık sık not tutar, tutamadığım bölümleri öğretim görevlilerinden dijital
ortamda almaya çalışırken teneffüs aralarında pek dinlenemezdim. Günlük
gazetelere göz atarken zilin sesi pek hoşumuza gitmese de sıcak çay-kahve ile
derslere girmemiz en büyük zevklerden biriydi.
MGA’nın
kütüphanesini olduğu kadar yemekhanesini de en çok kullanan müdavimlerden
biriydim. İnceleme-makale, seminer konuları için bakanlık, kamu kuruluşları,
stratejik araştırma merkezleri ile görüşmeler sonucu yeni yeni kişilerle
tanışma fırsatı buldum. Kendi uzmanlık alanlarında farklı bir kurumdan bir
bürokratın çabasını bazen heyecanla bazen de gariplikle karşıladılar.
İşin
en zor olanı da toplanan bilgi, belge, doküman, makale, raporların irdelenerek,
ayıklanarak kendine özgü bir bir yazıya dönüştürülmesiydi. Günün, gecenin büyük
bir bölümü bilgisayar başında geçiyordu. Bazen evin salonunu bir hafta işgal
ettiğim olurdu. Müsvetteler, karalamalar, işaretlemeler, eklemeler derken 8-10
nüsha sonrası amacıma ulaşsam da yazıya son şeklini vermem yine 1-2 günümü
alırdı. Gece saat 03.30’lara dek bilgisayarın başında uğraşım öğrencilik
günlerimi hatırlattı. Öğrencilikte günü gününe çalışmak doğru olsa da yüksek
öğrenime geçince sınav dönemi çalışmak alışkanlık olmuştu.
MGA’nın
gezileri bende nostalji oluşturdu. GAP bölgesine yıllar sonra yeniden gitme
fırsatı buldum. 1987-89 yılları şark hizmetim nedeniyle görev yapmış olduğum
bölgeyi, ili, ilçeyi görmek beni heyecanlandırmıştı. 20 yıl öncesinde komiser
rütbesiyle görev yaptığım ve eşimle tanıştığım Bozova ilçesini 1. sınıf emniyet
müdürü rütbesi ile ziyaret etmenin onur ve gururunu yaşıyordum. Zaman zaman
rüyama giren bu sahneler gerçekleşmiş, ilçeyi bilinçaltından çıkarıp gerçeğe
dönüştürmüştüm.
İkinci
gezimiz şehitler diyarı Çanakkale idi.. Çanakkale ise benim okul sonrası ilk
kadrom-görev yerim olup, 1982-87 yılları arası görev yapmıştım. Çanakkale’yi
karış karış bilsem de 25 yıl sonra gurup halinde yeniden gezerken tüylerim
ürpermişti. Tarihe değer verme noktasında şehitliklere yapılan bakım/restorasyon,
gösterilen ilgi ve ziyaretler sevindiriciydi.
Üçüncü
gezimiz ise Sakarya Savaşı ve Büyük Taarruzun gerçekleştiği
Polatlı-Afyon-Dumlupınar-Kocatepe güzergahıydı. Bu güzergahın bir bölümünü daha
önceden görmüş olsam da zaman ayıramadığım yerlerle tüm bölgeyi, şehitlikleri
yerinde gezme-görme-inceleme fırsatı bulmuştum.
Bir
diğer gezimizde Ankara içersindeydi. Anıtkabir’den başlayan gezimiz Etimeğsut
Zırhlı birlikler, Akıncı hava üssü ve savunma sanayinin gözbebeği TAİ idi.
Zırhlı birlikler ve Akıncı üssünde izlemiş olduğumuz tatbikatlar bana yedek
subaylık günlerimi hatırlatırken, NATO-85 Ekspres tatbikatındaki intikalimizi,
savunma ve taarruz manevralarının heyecanını küçük çaplıda olsa yeniden
yaşamıştım.
Gezmiş
olduğumuz yerlerin/yörenin tarihi, ekonomik, sosyo-kültürel yapısı hakkında
bilgi ve görgülendik. Yurtiçi inceleme ve tetkik gezileri dönüşlerinde de
raporlar düzenleyerek gezi ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi aktardık. Ancak
bunların dışında özel ve resmi yaşantımızda pek rastlamamız nadir olacak olan
istisnalarda vardı. Bu istisnalardan biri; askeri uçak, gemi ve otobüsler ile
sağlanan ulaşım hizmetleri idi. Bir diğer unutulmayacak olanı da sınır karakolu
ve karavana yemeği olacaktı..
(Tabiî
ki geziler esnasında kendi aramızda anılar, paylaşımlar, şakalaşmalar, espriler
yanında güzel enstantaneler de olmuştur. Tüm bu yaşananlar herkesin anı
dağarcığında ayrı ayrı yer tutacaktır.)
Yurtiçi
gezileri dışında her dönem farklı iki ülke arasından birine gidilecekti. Bizim
döneme Çek ve Bulgaristan çıkmış, müdavimler yarı yarıya her iki ülke için
kura/gönüllülük çerçevesinde dağıtılırken ailece Çek-Prag’ı görmüş olduğumuz
için Bulgaristan-Sofya’yı gönüllü olarak tercih ettim.
Bulgaristan
benim açımdan ilk resmi/kamusal destekli inceleme-tetkik gezisi oldu.
Bulgaristan ülke olarak bizden batıda olsa da, AB’ye alınmış olsa da çoğu
açıdan Türkiye’nin gerisinde bir Balkan ülkesi. Tabiki zamanı iyi kullanarak
Avrupa coğrafyasın da olmanın da avantajı ile aradaki açığı kapatarak
Türkiye’yi sollayacak, batıya entegre olacaktır. Bulgaristan savunma
bakanlığının davetlisi olarak askeri/savunma ağırlıklı mekanlarda
bilgilendirmeler yanında incelemelerde bulunurken Bulgaristan’ın gelmiş olduğu
noktayı gözlemledik. Sofya dışında Plevne ve Filibe’yi de kapsayan 5 günlük
gezimiz esnasında tarihe dönük olarak gururlandık, yer yer hüzünlendik.
(Bulgaristan gezisinin
-2007 yılı yazında gerçekleştirdiğimiz- ayrıntılarını da diğer gezilerle
birlikte ayrı bir çalışmada ‘seyahat/gezi notları’ olarak paylaşmayı düşünüyorum.)
En
gencinden -30’undan 60’ına- yaşlısına
yaş ortalamamız 47 olarak kayıtlara geçerken; Generalinden Albayına, Genel
Müdür Yardımcısından Daire Başkanına,
Başmüfettişinden Kurum Uzmanına 66 müdavim olarak incelemeleri,
araştırmaları, raporları, seminerleri, ödevleri, sunuları ve de gezileri
tamamlayarak finale geldik. Final öncesi ise İstanbul’u 3 günlük yaz sıcağında
karadan ve denizden yeniden fethettik. 19 Temmuz 2007 günü Harp Akademilerinde
gerçekleştirilen ve Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet
komutanlarının iştirak ettiği ‘Diploma Töreni’nde yeni bir heyecan daha
yaşayarak finali tamamladık. Ve bu 5 aylık MGA sürecini ‘dönem albümü’ ile
anılaştırdık.
MGA,
Ülkemizin ulusal çıkarları doğrultusunda ufkumuzu genişletirken yoğun bir tempo
içersinde bilgi birikimi sağlamanın, bilgileri güncellemenin yanı sıra MGA
müdavimliği gibi biyografimizde gururla anacağımız bir sayfa olmuştur.
Sivil
ve asker bürokratları kaynaştırmak amacıyla gerçekleştirilen MGA müdavimliğimiz
yaşamımızın bir parçası olarak devam edecek, hayatın akışı yeni dostlarla
paylaşılacaktır.
Mezuniyet
sonrası geçen bir yıllık süreçte 63.dönem açılış ve mezuniyet törenleri ile 64.
dönem açılış töreni, geleneksel UGSAD gecesi, dönem ve seminer gurubu
yemeklerinde bir araya geldik.
Her şeye global bakılmaya çalışılan günümüz dünyasında
ulusal ve üniter yapıyı koruyarak dünya ile bütünleşmek esastır. Küresel
yağmaya karşı ulusal çıkarları ve ulusal bakış açısını öne çıkararak ulusal
bilicimizi pekiştiren MGA’ya; Akademi
komutanından öğretim görevlilerine, askerinden siviline bizlere emeği geçen
herkese şükranlarımı sunuyorum.
Müdavim
olarak katıldığımız bu güzide kurumdan diploma almanın ayrıcalığını yaşayan 62.
dönem MGA’ lılar, Büyük önderimizin: “Yalnız Ufku görmek kafi
değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir” parolasıyla;
her şeyin, herkesin gönlünce olmasını diler,
saygı, sevgi ve selamlarımı sunarım…
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder