8 Ekim 2019 Salı

MGA 62.Dönem


Milli Güvenlik Akademisi 62.Dönem

‘1982 yılı Polis Akademisi’nden mezuniyet sonrası -21 yıl sonra 7. durak olarak yeniden- 2003 yılında Ankara’ya döndüğümde; Hukuk müşavirliğinde görev yoğunluğu mesai ile sınırlı olduğundan kendimi geliştirme, yenileme gereği hissediyordum. Yıllardır süregelen kadro/taşra koşuşturmacası -bahanesine de sığınarak- sona ermiş, boşluk ortaya çıkmış, değerlendirilme bekliyordu. Bugüne kadar yurtdışı görevlerde olduğu gibi yurtiçinde düzenlenen kurslardan da nasibimi alamamıştım.
2005 yılı yazında 1. sınıfa terfi sonrası yeni görev yerim APK’da tamamen boşluk oluşunca MGA’ya katılmak için başvuruda bulunurken 3,5 ay İngilizce kursuna devam ettim. 2005 MGA katılım listeleri gittiğinden, 2006 listesine girmek için başvuruda bulunmama rağmen 2006 listesine de girememiştim. 2006 yılı sonlarında başvurumu yeniledim. 30 Haziran 2006 tarihi itibariyle de Teftiş Kuruluna atanmış, Polis Başmüfettişi unvanını almıştım. Bu arada 2007 yılının ilk haftasında bir inceleme gurubuna seçilmiş, konu gereği için Şubat ayı ortalarında Batman ilinde görevli iken mesai bitiminde gelen telefon benim için sürpriz oldu. “62. dönem MGA kursu için gönderilen 4 kişilik listenin tamamı kabul edilmiş, 26 Şubat 2007 tarihinde de kurs başlayacaktı.”  Yani 25 yıl aradan sonra yeniden öğrenci olmuştum.’

Milli Güvenlik Akademisi’nden kısaca bahsetmekte yarar var. MGA 1952 yılında İstanbul Harp Akademileri bünyesinde kurularak Askeri-sivil bürokratlara eğitim veren bir birimdir. 1952 yılından 1960 yılına kadar değişik adlarla eğitim veren Akademi 27 Mayıs 1960-1964 arası eğitimine ara vermesinin ardından Milli Güvenlik Akademisi adıyla 6 aylık eğitimine devam etmiştir. 1977 yılında Yenilevent’teki kampus içersine taşınarak 1980 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi ile birleştirilmiştir. 12 Eylül 1980 tarihinde eğitimine iki yıl ara vermiştir. 1994 yılı sonlarında Silahlı Kuvvetler Akademisinden ayrılması kararlaştırılması üzerine 1995 yılına kadar İstanbul’da eğitim veren MGA bu tarihten sonra Ankara’ya taşınarak 27 Şubat 1995 itibariyle Milli Güvenlik Kurulu içersinde eğitimine devam etmektedir. Yılda iki dönem 5’er aylık periyotlarda, yarım gün MGA öğretim kadrosu yanı sıra, değişik üniversitelerden akademisyenler, stratejik araştırma merkezlerinden uzmanlar, Kamu kurum ve kuruluşlardan ve TSK’den gelen uzmanlardan oluşan yaklaşık 170 konuşmacı tarafından, 400 ders saati “Strateji, Jeopolitik, Politik Dış İlişkiler, Ekonomi, Sosyo-Kültürel, Askeri” konularında genel salonda konferans şeklinde eğitim verilmektedir. Eğitim dışında yurtiçi-yurtdışı inceleme-tetkik gezileri yapılmaktadır. Ayrıca müdavimlerce -12 ayrı konuda seminer çalışmaları için- kendi aralarında sınıflara ayrılarak tahsis edilen salonlarda gurup çalışması yapılarak, oluşturulan ‘Seminer Sonuç Raporları’; seminer liderlerince genel konferans salonunda –hakem huzurunda- 5’er, 10’ar dakikalık sunu şeklinde aktarılmaktadır. Ayrıca dönem boyunca görev olarak verilen ‘İnceleme Raporu’ ve ‘Kitap Özeti’ sonuçları da genel salonda müdavimlerce benzer şekilde sunulmaktadır. Bunlar dışında ‘yarışma ve serbest konuda iki makale’ hazırlama görevi verildi. Her müdavim kürsüyü en az bir kez kullanabildiği gibi seminer lideri olması halinde iki kez kullanma şansı elde edebilir. Bunun dışında gezi tanıtım vb. görevler verilmesi durumunda ise üçüncü kez kullanabilir.
Uzun yıllar görev koşturmacasın da kaçırmış olduğumuz, göremediğimiz ya da ertelediğimiz etkinlikleri bu kurs sürecinde gerçekleştirme fırsatı yakalamış olduk. Geziler ilişkileri pekiştirirken askerlerin öncülük etmiş olduğu tanışma etkinlikleri çok geniş kapsamlı olmasa da bizleri ailece bir araya getirdi. Belki de tam birbirimize ısınmaya başlamıştık ki kurs bitiverdi. Yaşamın bundan sonraki akışında gurup mailleri, dönem toplantıları, ziyaretler, UGSAD (Ulusal Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Derneği- MGA Mezunlarının oluşturduğu bir dernek) faaliyetleri vb. etkinlikler ilişkilerin sürmesini, iletişimi sağlayacaktır.
Konferans salonundaki soru sorma yarışımız bazen bazı arkadaşların ‘soru bankası’ olarak adlandırılmalarına yol açar. Teneffüs aralarında hocalarla bıraktıkları yerden konulara devam ederken, kendi aramızda da tartışırken günün ortasına geldiğimizin farkına bile varmazdık.
En çok sabah koşturmacası, konferansa yetişme çabamız takdire şayandı. Zaten ilk haftanın sonuna doğru bizlere ayrılan kutulara “hep geç kalanlardan mısınız?” yazısı bize zaman kullanımını yeniden hatırlattı. Zaman zaman yüzümüz kızararak yerimizi alırken bazen de kumanda odasından konferansı takip ettik. Flash diskler virüs yaysa da en çok işlev gören materyallerdi.
5 aylık süreçte zaman zaman özel araçla gelsem de, çoğunlukla toplu taşımı kullandım. Bu gidiş-gelişlerde oturarak-ayakta tam tamına 3 kitap bitirirken, ödevlerle ilgili notlar alarak karalamalarda bulundum. Vakit nakittir diyerek zamanı değerlendirirken; kendi açımdan da zamanın ne derece kıymetli olduğunu vurgulamak istedim.
Konferanslarda sık sık not tutar, tutamadığım bölümleri öğretim görevlilerinden dijital ortamda almaya çalışırken teneffüs aralarında pek dinlenemezdim. Günlük gazetelere göz atarken zilin sesi pek hoşumuza gitmese de sıcak çay-kahve ile derslere girmemiz en büyük zevklerden biriydi.
MGA’nın kütüphanesini olduğu kadar yemekhanesini de en çok kullanan müdavimlerden biriydim. İnceleme-makale, seminer konuları için bakanlık, kamu kuruluşları, stratejik araştırma merkezleri ile görüşmeler sonucu yeni yeni kişilerle tanışma fırsatı buldum. Kendi uzmanlık alanlarında farklı bir kurumdan bir bürokratın çabasını bazen heyecanla bazen de gariplikle karşıladılar.
İşin en zor olanı da toplanan bilgi, belge, doküman, makale, raporların irdelenerek, ayıklanarak kendine özgü bir bir yazıya dönüştürülmesiydi. Günün, gecenin büyük bir bölümü bilgisayar başında geçiyordu. Bazen evin salonunu bir hafta işgal ettiğim olurdu. Müsvetteler, karalamalar, işaretlemeler, eklemeler derken 8-10 nüsha sonrası amacıma ulaşsam da yazıya son şeklini vermem yine 1-2 günümü alırdı. Gece saat 03.30’lara dek bilgisayarın başında uğraşım öğrencilik günlerimi hatırlattı. Öğrencilikte günü gününe çalışmak doğru olsa da yüksek öğrenime geçince sınav dönemi çalışmak alışkanlık olmuştu.
MGA’nın gezileri bende nostalji oluşturdu. GAP bölgesine yıllar sonra yeniden gitme fırsatı buldum. 1987-89 yılları şark hizmetim nedeniyle görev yapmış olduğum bölgeyi, ili, ilçeyi görmek beni heyecanlandırmıştı. 20 yıl öncesinde komiser rütbesiyle görev yaptığım ve eşimle tanıştığım Bozova ilçesini 1. sınıf emniyet müdürü rütbesi ile ziyaret etmenin onur ve gururunu yaşıyordum. Zaman zaman rüyama giren bu sahneler gerçekleşmiş, ilçeyi bilinçaltından çıkarıp gerçeğe dönüştürmüştüm.
İkinci gezimiz şehitler diyarı Çanakkale idi.. Çanakkale ise benim okul sonrası ilk kadrom-görev yerim olup, 1982-87 yılları arası görev yapmıştım. Çanakkale’yi karış karış bilsem de 25 yıl sonra gurup halinde yeniden gezerken tüylerim ürpermişti. Tarihe değer verme noktasında şehitliklere yapılan bakım/restorasyon, gösterilen ilgi ve ziyaretler sevindiriciydi.
Üçüncü gezimiz ise Sakarya Savaşı ve Büyük Taarruzun gerçekleştiği Polatlı-Afyon-Dumlupınar-Kocatepe güzergahıydı. Bu güzergahın bir bölümünü daha önceden görmüş olsam da zaman ayıramadığım yerlerle tüm bölgeyi, şehitlikleri yerinde gezme-görme-inceleme fırsatı bulmuştum.
Bir diğer gezimizde Ankara içersindeydi. Anıtkabir’den başlayan gezimiz Etimeğsut Zırhlı birlikler, Akıncı hava üssü ve savunma sanayinin gözbebeği TAİ idi. Zırhlı birlikler ve Akıncı üssünde izlemiş olduğumuz tatbikatlar bana yedek subaylık günlerimi hatırlatırken, NATO-85 Ekspres tatbikatındaki intikalimizi, savunma ve taarruz manevralarının heyecanını küçük çaplıda olsa yeniden yaşamıştım.
Gezmiş olduğumuz yerlerin/yörenin tarihi, ekonomik, sosyo-kültürel yapısı hakkında bilgi ve görgülendik. Yurtiçi inceleme ve tetkik gezileri dönüşlerinde de raporlar düzenleyerek gezi ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi aktardık. Ancak bunların dışında özel ve resmi yaşantımızda pek rastlamamız nadir olacak olan istisnalarda vardı. Bu istisnalardan biri; askeri uçak, gemi ve otobüsler ile sağlanan ulaşım hizmetleri idi. Bir diğer unutulmayacak olanı da sınır karakolu ve karavana yemeği olacaktı..
(Tabiî ki geziler esnasında kendi aramızda anılar, paylaşımlar, şakalaşmalar, espriler yanında güzel enstantaneler de olmuştur. Tüm bu yaşananlar herkesin anı dağarcığında ayrı ayrı yer tutacaktır.)
Yurtiçi gezileri dışında her dönem farklı iki ülke arasından birine gidilecekti. Bizim döneme Çek ve Bulgaristan çıkmış, müdavimler yarı yarıya her iki ülke için kura/gönüllülük çerçevesinde dağıtılırken ailece Çek-Prag’ı görmüş olduğumuz için Bulgaristan-Sofya’yı gönüllü olarak tercih ettim.
Bulgaristan benim açımdan ilk resmi/kamusal destekli inceleme-tetkik gezisi oldu. Bulgaristan ülke olarak bizden batıda olsa da, AB’ye alınmış olsa da çoğu açıdan Türkiye’nin gerisinde bir Balkan ülkesi. Tabiki zamanı iyi kullanarak Avrupa coğrafyasın da olmanın da avantajı ile aradaki açığı kapatarak Türkiye’yi sollayacak, batıya entegre olacaktır. Bulgaristan savunma bakanlığının davetlisi olarak askeri/savunma ağırlıklı mekanlarda bilgilendirmeler yanında incelemelerde bulunurken Bulgaristan’ın gelmiş olduğu noktayı gözlemledik. Sofya dışında Plevne ve Filibe’yi de kapsayan 5 günlük gezimiz esnasında tarihe dönük olarak gururlandık, yer yer hüzünlendik.
(Bulgaristan gezisinin -2007 yılı yazında gerçekleştirdiğimiz- ayrıntılarını da diğer gezilerle birlikte ayrı bir çalışmada ‘seyahat/gezi notları’ olarak paylaşmayı düşünüyorum.)
En gencinden -30’undan 60’ına-  yaşlısına yaş ortalamamız 47 olarak kayıtlara geçerken; Generalinden Albayına, Genel Müdür Yardımcısından Daire Başkanına,  Başmüfettişinden Kurum Uzmanına 66 müdavim olarak incelemeleri, araştırmaları, raporları, seminerleri, ödevleri, sunuları ve de gezileri tamamlayarak finale geldik. Final öncesi ise İstanbul’u 3 günlük yaz sıcağında karadan ve denizden yeniden fethettik. 19 Temmuz 2007 günü Harp Akademilerinde gerçekleştirilen ve Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet komutanlarının iştirak ettiği ‘Diploma Töreni’nde yeni bir heyecan daha yaşayarak finali tamamladık. Ve bu 5 aylık MGA sürecini ‘dönem albümü’ ile anılaştırdık.
MGA, Ülkemizin ulusal çıkarları doğrultusunda ufkumuzu genişletirken yoğun bir tempo içersinde bilgi birikimi sağlamanın, bilgileri güncellemenin yanı sıra MGA müdavimliği gibi biyografimizde gururla anacağımız bir sayfa olmuştur.
Sivil ve asker bürokratları kaynaştırmak amacıyla gerçekleştirilen MGA müdavimliğimiz yaşamımızın bir parçası olarak devam edecek, hayatın akışı yeni dostlarla paylaşılacaktır.
Mezuniyet sonrası geçen bir yıllık süreçte 63.dönem açılış ve mezuniyet törenleri ile 64. dönem açılış töreni, geleneksel UGSAD gecesi, dönem ve seminer gurubu yemeklerinde bir araya geldik.
Her şeye global bakılmaya çalışılan günümüz dünyasında ulusal ve üniter yapıyı koruyarak dünya ile bütünleşmek esastır. Küresel yağmaya karşı ulusal çıkarları ve ulusal bakış açısını öne çıkararak ulusal bilicimizi pekiştiren MGA’ya;  Akademi komutanından öğretim görevlilerine, askerinden siviline bizlere emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.
Müdavim olarak katıldığımız bu güzide kurumdan diploma almanın ayrıcalığını yaşayan 62. dönem MGA’ lılar, Büyük önderimizin: “Yalnız Ufku görmek kafi değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir” parolasıyla; her şeyin, herkesin gönlünce olmasını diler,  saygı, sevgi ve selamlarımı sunarım…

Remzi KOÇÖZ

Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz