“Halkın çoğunluğu ona inansın inanmasın, hakikat
değişmez.”
(G. BRUNO)
“Dinler tarihi, insanın, tanrısal güce
katılmaya ve onu beşeri amaçlar için kullanmaya yönelik girişimleriyle
doludur.” (P. TİLLİCH)
“Akıl işleyecek, dindarlık insanlar
arası bir değer ölçüsü olmaktan çıkarılacaktır ki kitleler Allah ile aldatma
tezgahlarının maskesini düşürebilsin, arka planını görebilsin.” (Y. Nuri ÖZTÜRK)
İNANÇ VE AKIL
‘İnanç
ve Akıl’;
Her ikisi
de Yaradan’ın insanlara lütfu,
Yaradılıştan
bu yana bu ikili,
-Birbirleri
ile tarihten günümüze-
Sürekli mücadele
içerisinde olmuşlar.
İkiz
kardeşler de diyebiliriz.
Hani iki
uçlu sihirli değnek denilir ya onun gibi!
Bir ucu
inanç, diğer ucu ise akıl.
Hangi
tarafına elini tutarsan diğeri altta kalmakta.
İnsanlarda
ne tarafından tutarsa,
Ne
taraftan bakarsa o tarafa evrilmekte.
Halbuki birbirlerine yanaşıp/uzlaşırlarsa
ortak akıl,
Uzaklaştıklarında akıl üst-akıl,
İnanç ise kör-inanç olmakta.
Yaradılış sonrası insanoğlu,
Güçlü gördüğü çok çeşitli
nesnelere/olgulara inanmış;
Gök/Güneş/Yıldızlar/Ateş/Su gibi doğa
güçlerine,
Pagan, Şaman,
Mani, Tengri, Zerdüştlük gibi binlercesi,
Hinduizm,
Budizm, Taoizm, Şintoizm gibi inanışları/dinleri,
Sonrasında
tek tanrılı dinler oluşunca,
Yahova/Tanrı/Allah
ve yeryüzündeki elçileri/resulleri;
Davut/Musa/İsa/Muhammed.
Ve
onlara indirilen/vahyedilen kitaplar;
Zebur/
Tevrat/ İncil/ Kuran.
Yüzyıllarca
insanlık tanrılar uğruna inançlar için birbiriyle savaşmış,
Milyonlarca
insan din savaşları adına birbirini katletmiş,
Ölenler
kendilerince şehit sayılmış.
-Halbuki
dinlerin özü ahlaktır,
Dinler
gibi çokça değil, o da tektir.-
Aslında,
ilk savaş;
-İnsanlığın
varoluşunda-
İlk
insan Adem’in oğulları arasında,
Ölümle
sonuçlanınca anlaşmazlık,
Habil ve
Kabil kardeşlerin başlattığı bu savaş,
Sonraki
nesillerde de süregitmiş.
Uzun bir
zaman sonra akıl galebe çalmış,
Barış
neden olmasın denmiş.
İnsanoğlunun
bilinen 5000 yıllık tarihinde,
Barışla geçen süre
250 yıl kadarmış.
Aslında
tek tanrılı dinler öncesi filozoflar/bilim adamları,
Aklı
sorgulamayı düşünceyi ortaya koymuşlarsa da,
Üst akıl
konumundaki yönetenler,
-Krallar/imparatorlar/sultanlar-
Hükümranlıklarını
sürdürmek,
Sınırlarını
genişletmek/ganimet elde etmek uğruna,
İnsanları
savaştırmaya devam etmiş.
Yüzyıllarca
inanç her daim aklın önünde yer etmiş,
Etmesine
de insanlar bir türlü huzur bulamamış.
Haçlı
savaşları ile 3 dinin taraftarları,
-Yahudi/Hristiyan/
Müslüman-
Kutsal topraklar
uğruna birbirleri ile kıyasıya savaşmış.
Sonrasında
Hristiyan dünyasında mezhepler arasında,
7 yıl, 30
yıl, 100 yıl savaşları yaşanmış.
İslam
dünyasında ise mezhep savaşları halen süregelmekte.
Tabi ki ‘Türk
Kurtuluş Savaşı’ gibi,
Haklı
savaşlarda olagelmiş,
İşgal karşısında vatan toprakları için bağımsızlık
savaşı verilmiş,
Sonrasında
“yurtta sulh cihanda sulh” denmiş,
Bir
sonraki dünya/paylaşım savaşında,
Diplomasiyi
kullanarak ülkeyi savaşa sokmamış,
Sulh
ilkesine uyulmuş,
Ölümler/acılar
yaşanmamış, çocuklar öksüz bırakılmamış.
20. yy’da
iki dünya savaşı/din savaşından öte,
Dünyanın
paylaşımı/ekonomik çıkar savaşıdır.
21. yy’a
geldiğimizde ise bölgesel savaşlarla,
Etnik/mezhep
ağırlıklı devam ederken,
Virüs
denilen salgın,
Tüm bu
savaşlara dur diyerek ateşkes ilan etmiş.
İnsanlık
şimdi karar aşamasında, yani Araf’ta..
Akıldan
mı yana olsam yoksa inançtan mı diye kaygılanmakta.
Kafasına
akıl yatsa inanç onu bırakmamakta ya da tersi olmakta.
İnanç mı
akıl mı şeklinde yol ayrımında,
Bir
yerde inançlar savaşla, akıl ise barışla özdeşleşmiş durumda.
Bugüne
kadar inançlar ağır basıp savaşmayı hedef gösterirken,
Aklı öne
çıkaranlar barışı nasıl yakalayabilecek,
Yoksa
her ikisinin uzlaşımı ortak akıl/sağduyu yaratılabilecek mi?
Hep
birlikte yaşayıp göreceğiz, salgın sonrasındaki süreçte.
(Gömeç / 14. 06. 2020)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder