Çanakkale
Destanı’nın yazılmasında Boğazın iki yakası düşmana set çekip cephe
oluştururken, siperlerde göğüs göğüse çarpışanlar şehitliklerde bugün yan yana
yatmaktadır. Her 18 Mart geldiğinde yaşanan o zor günler ve şehitler saygıyla yad
edilirken tarihe de tanıklık edilmektedir.
Çanakkale Deniz Savaşı ve 18 Mart
“Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur”
düşüncesiyle hareket eden ve tarihinde hiçbir yenilgi almamış donanmalarının boğazları
ele geçirmek için yeterli olacağına inanan İngilizler, Fransa’nın desteği ile
dünyanın en büyük armadasını oluşturur.
İtilaf
Devletleri’nin deniz harekatı 19 Şubat 1915’te başlar. 13 Mart’a kadar tabyaları
top ateşine tutup, mayın tarama gemileri olabildiğince yol açar, ancak kararlı/dirençli
bir karşılık almaları üzerine önemli bir gelişme katedilemez. Düşman donanması
18 Mart sabahı 3 deniz tümeninden oluşan gücüyle boğazı geçmek için en büyük
saldırısını başlatır. Bu bölgede bir gece önce Nusrat gemisinin döktüğü -savaşın
kaderini değiştiren- mayınlar hiç hesapta yoktur. 150 topluk Türk bataryalarına
karşın 506 topluk bir güçle ateş kussa da sonuç düşman için tam bir hezimettir.
Türkler, Çanakkale’nin boğazdan geçilemeyeceğini tüm dünyaya gösterirken, diğer
yandan müttefiklerin kaçınılmaz kara harekâtına karşı da son sürat hazırlıklara
başlar.
Çanakkale Kara Savaşları ve Mustafa Kemal
18
Mart'tan 25 Nisan'a kadar zaman, düşmanın keşif ve oyalama hareketleriyle
geçer. Mustafa Kemal bu savaşların tam içinde, Arıburnu cephesindedir. Bu
savaşlar birer avuç denebilecek topraklar üzerinde binlerce insanın boğaz
boğaza gırtlaklaşmasıdır. Conkbayırı’ndan harekatı idare ederken söylediği şu
sözler tarihe geçer: “Size taarruzu
emretmiyorum ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde başka
kuvvetler ve komutanlar olabilir.” Neticede
düşmana saldırılıp boğuşularak sahile kadar geri püskürtülür. 26 Nisan gecesi 5
İngiliz tümeni yeniden Arıburnu'na çıkarma yapar. Sonraki günlerde düşmanın
asker çıkarması durmaz, karşılıklı çarpışmalarla
geçer. Mustafa Kemal’in verdiği emir aynıdır. O günkü harekatı yönettiği tepeye
de Kemalyeri adı verilir. “Mustafa
Kemal’in doğum yeri Kemalyeri’dir” sözü çok anlamlıdır. Mustafa Kemal artık
dünyanın en güçlü krallığının, Türk topraklarına kustuğu sonu gelmez insan ve
ateş gücüyle boğuşmuş, kendini denemiştir.
57.Alay
Çanakkale’de tamamen şehit olurken, Balkanlar'da bir nefeste bir vilayeti
bırakıp dağılanlar, burada dünyanın en güçlü krallığının karşısında bir karış
toprak için bir alayın kanını bir nefeste kurban ederler. Evet, bu bir komuta
mucizesidir. O mucize Mustafa Kemal’dir. O, 19.Tümen komutanı olarak başladığı
bu savaşta Arıburnu ve Ağıldere cephelerini de içine alan Anafartalar gurup komutanlığına
yükselir. 10 Ağustos’ta Çanakkale Savaşı’nın en büyük ve en kanlı taarruzu için
harekete geçer. Düşmanı ani ve şiddetli bir baskınla yenme isteği kuvvetten çok
karar ağırlıklıdır. Her türlü olumsuzluğa rağmen şu kararı verir: “Düşman yenilecek ve mahvedilecektir.” O gün, Çanakkale Savaşlarında Türk askeri
cesur, akıllı ve ortak bir komutanın idaresinde neler yapmaya gücü yettiğini tüm
dünyaya göstermiştir.
Bilhassa
Anafartalar Savaşı’nda yarbay olan Mustafa Kemal'in askere "Taarruzu değil ölmeyi emretmesi" savaşın kaderini
etkilemiştir. Churchill'in “kaderin adamı” olarak tanımladığı Mustafa Kemal
Conkbayırı ve Kocaçimen'de ilerleyen, Anzak Ordusunu geri çekilmeye zorlayarak
işgal edilen noktaları kurtarmıştır. 19.Tümen ve
57.Alayı merkezden emir beklemeden kendi inisiyatifiyle cepheye sürmüş,
Çanakkale cephesinin düşmesini engellemiş, Boğazları kurtarmıştır. 8,5 ay süren
savaş İngilizlerin 19/20 Aralık’ta Arıburnu ve Anafartalar'ı 8/9 Ocak’ta
Seddülbahri boşaltmasıyla sona ermiştir.
Çanakkale Savaşı, bize birçok başarıdan öte Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştirecek bir komutan, Türkiye’yi kuracak bir lider, Türk dünyasına ve ezilen tüm dünya halklarına bir önder, bir Mustafa Kemal kazandırmıştır.
Remzi KOÇÖZ
(Cumhuriyet Gazetesi, 18.03.2020, s.2 yayınlanan bölüm.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder