“Müslümanları Allah ile aldatmanın baş piyonu olarak Haçlı güçler tarafından hep Halife veya halifelik kullanılmıştır. Almanlar II. Abdülhamid'i, daha sonra, İngilizler bir yandan resmi halife Vahdettin'i, bir yandan da, müstakbel halife olacağı söylenen hain Mekke Emiri Şerif Hüseyin'i kullandılar. Bugün de ABD, BOP'u hedefine vardırmak için 'Yeni Osmanlıcılık' denen oyunu oynamaktadır ki esası halifeliğin ihyasıdır.” Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Hiyanet/İşbirlikçiler…
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a bir
asayiş sorunu için duyulan ihtiyaçtan dolayı hükümet tarafından gönderilir. -Samsun öncesi 6 ay ve sonrası 50 gün
geçmeden iki kez İstanbul’a geri çağırılması, azledilmesi, rütbelerinin
sökülmesi, idam kararı gibi 7 aylık süreç irdelendiğinde- Mustafa Kemal’e
mücadele ve kurtarıcılık rolünü Vahdettin değil ‘Tarih ve de Türk Ulusu’ verir.
Kurtarıcılık rolüne kuruculuk rolünü ise kendisi ekler.
Padişah, Tanrı iradesine dayanarak fetvalarla milli hareketi lanetlerken; Mustafa Kemal tarafından, -Padişah'ın tanrısal iradesine karşı toplumun tüm katmanlarını yanına alarak- millet iradesiyle çıkmaktan başka yol yoktur.
Saray/saltanat/hanedan üyeleri yanında Sadrazam Tevfik ve
Salih Paşalar; Nazırlar, Valiler, Ali Kemaller gibi Mütareke basınının kalemşörleri;
Şeyhülislam Dürrizade ve Mustafa Sabriler, İskilipli Atıf gibi hocalar; Millî
Mücadele karşıtı işbirlikçi parti/cemiyetler; Sevr antlaşması çerçevesinde
Anadolu’nun işgalini savunarak iç isyanları/ayaklanmaları destekleyen 'Osmanlıcı/Kürtçü/Hilafetçi/Şeriatçı/Mandacı/Bölücü' zihniyete sahiptirler.
İşgalci güçler yanında bu işbirlikçi zihniyete karşı verilen Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı'nı kirletmek ve Atatürk/Cumhuriyet karşıtı
oluşumları destekleyip yeşerterek -onların
idealindeki yeni bir dinci/halifeci düzen getirmek üzere- emperyalizmin
değirmenine su taşıyan yeni yeni planlar/projeler üretilecektir.
Öncelikli olarak kişisel çıkarlarını
vatanının/yurdunun üstünde tutarak tahtı/rahatı/keyfi için işgalciler önünde
eğilen/teslim olan, işbirliği yaparak emperyalizme destek olanlara iadei itibar
verilmesi olacaktı. Sonrası vicdan muhasebesi!
Türk Tarihi açısından 100 yıl öncesine ilişkin süreç acı ve ibretlik belgelerle dolu. Bir ulusun varlığı/onuru yerine kendi kişisel çıkar/ikbal/saltanatları için verilen vatan topraklarını/tavizlerini/ teslimiyetlerini misakı milli ile geri alırken, yapılan ihanet/yanlışlıkları tarihe ve de Türk ulusunun vicdanına havale etti. Atatürk/Cumhuriyet bunların üzerine bir çizgi çekti ve yoluna devam etti. Tarihi nasıl çarpıtırsanız çarpıtın onu yok edemezsiniz, hele hele emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesi ile o tarihi yazan Mustafa Kemal ATATÜRK ise onun ışığında boğulur, tarihin tozlu sayfaları arasındaki kendinize münhasır yerinizi alırsınız!
(08 Kasım 2020)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder