Sayıların Babası Matematikçi/Filozof Pisagor’a göre (MÖ 570-495);
“Evrim hayatın, sayı evrenin, Birlik’te
Tanrı’nın yasasıdır.”
40
/ KIRK…
Çok çok eski uygarlıklarda,
-Din/inanç/felsefe/mitolojide-
Doğayı/evreni/insanı tanımlamada,
Sayılara/rakamlara önem verilmiş,
Anlam yüklenmiş, simgelerle sembolize
edilmiştir.
‘Herşey sayılarda gizlidir!’
-Her
sayının bir büyüsü olsa da-
Nicelik/nitelik olarak 40;
Bunların en önemlisi,
Kadim tarihin dönüşüm sayısı,
Ödül/cezayla bitecek bir bekleyiş,
Erişilen olgunluğun simgesidir.
Eski Mısır inancında insan varlığı;
40 billur kaynaktan beslenip,
40 gün sonra gövdeden ayrılan ruh,
Evrenin enerjisine karışırmış.
Tanrı, Hz. Adem’in çamurunu 40 gün
yoğurmuş.
Tanrı’nın gaflete düşen kavimleri helakı
tufan,
Hz. Nuh’un gemisinde/denizlerde 40
gün/gece sürmüş.
Hz. Davut gökkubbede,
40 fersah yüksekliğinde ateşten bir
tahtta oturup,
Kötülük devi Calut’u 40 gün dövüş
sonunda yenebilmiş.
Hz. Musa 40 yıl kendisini dağlara vurmuş,
Sina’da/mağarada 40 gün/gece sonunda on
emir inmiş.
Hz. İsa 40 gün/gece çöllerde aç bi aç
yürümüş,
40 ay boyunca vaaz verip,
Çarmıha gerilmeden 40 kırbaç yerken,
Öldükten 40 gün sonra dirilmiş.
Hz. Muhammed’e tam 40 yaşında,
Hıra dağında/mağarada ilk vahiy inmiş,
Peygamberliğine/Kuran’a ilk önce 40 kişi
inanmış,
İslamiyet’e göre evrenin 40 payandası,
Kudüs’teki Mescidi Aksanın da 40 kubbesi
varmış.
Kuran’ın 40. Suresinin (Mü’min) 40. Ayetinde;
Eşitlik/olgunluk/ulvilik/tamama erme
vurgulanmış.
Hz.Ali,“Bana bir harf öğretenin 40 yıl
kölesi olurum” derken,
Alevilik/Bektaşilikte ‘40’lar
meclisi/cemi/semahı’ önem arzeder.
Yunus Emre 40 yıl çile çekmiş,
Sırra erme uğruna, Dergahına düzgün odun
taşımış.
Evrenin uyumu olan ikiz karşıtlığın
kavşağı,
Birinden ötekine açılan gizemli geçit,
40’ların kutsallığı böylece sürer
giderken,
Ve gizemine 40’lar karışır.
Bebek 40 hafta ana rahminde kalırken,
Yaşayacağı 40’ı çıkınca kesinleşip,
Ölünce de 40’ı çıkınca dualarla
uğurlanır.
40 gün sürerken yaslar,
Düğünler -masallarda- 40 gün/gece
sürermiş.
Kötüler 40 harami olarak çıkarken,
İyilere 40 katır mı/satır mı şeklinde,
Ölümlerden ölüm beğenmek düşermiş.
40’ından sonra; azanları teneşir
paklarken,
Saza başlayanlar ise kıyamette çalarmış.
Azim
ve kararlılıkla kendini aşıp başarabilirsin,
Tıpkı
40’ında yazı yazmaya başlayan,
40’ından
sonra kayak öğrenen bu satırların yazarı gibi!)
1600’lerde Kıta Avrupası’nda Venedik’te,
-Gelenler
mikrop bulaştırmasın diye-
Gemiler 40 gün açıkta bekletilirmiş,
Latince/İtalyanca; “Quaranta”,
Türkçe; “kırk/kırklık” anlamında,
-Özellikle
Salgın sürecinde karşımıza çıkan-
40 günlük tecrit süresi; “Karantina”,
Ve süresinin 40 gün oluşu da,
Elbette bir rastlantı değilmiş!
40’lı çok söz söylenegelmiş;
“Kırk
gün taban eti, bir gün av eti,
Kırk
yıl düşünsem aklıma gelmezdi,
Bir
yastıkta tam kırk yıl kocamak,
Kırk
parçaya bölünmek,
Kırk
dereden su getirmek,
Kırk
tarakta bezi bulunmak,
Kırk
çarşamba bir arada,
Kırk
evin nankör kedisi,
Kırk
gün düşünsem aklıma gelmez,
Kırk
kürk kırkının da kulpu kırık küp,
Bir
fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır,
Kırklara
karışmak, Kırklanmak” gibi..
40 gün bilinen karantina;
-Kılı
kırk yararcasına-
Yeni versiyonuyla maskeli/mesafeli,
-Esir
alınan insanlarla/insanlıkla-
Tüm Dünyada 40. haftasında,
-Aşıyı
gözler kurtarıcı umuduyla-
Karantina günlerinde…
(20. 12. 2020)
Remzi
KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder