‘Türk tarihi açısından önemli bir dönüm noktası olan II. Meşrutiyet, -daha önceki yenileşme ve modernleşme çabalarının devamı olarak- Lale Devri ile başlayıp Tanzimat, Islahat ve I. Meşrutiyet dönemleriyle tamamlanan, uzun soluklu Batılılaşma serüveninin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.’
II. Meşrutiyet / 31 Mart Olayı (1909)
Meşrutiyetin ilanı sonrası yapılan
seçimlerde Mecliste çoğunluğu sağlayan İttihat-Terakki’ye karşı, Meclis dışında
kalan (Fedakâran-ı Ümmet ile Ahrar
partileri) ve Meclis’teki muhalefet -gazetelerin
çoğunu da yanlarına çekerek- birliktelik oluştururlar. Muhalif parti ve gazetelerden başka birde Derviş Vahdeti’nin kurduğu -Said-i Kürdi (Nursi), tarikat şeyhleri, vaizler ve imamların bulunduğu-
İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti ile bunun yayın organı olan Volkan Gazetesinin
başlıca amacı yeni yönetim sistemini devirmektir.
Serbesti Gazetesi başyazarı Hasan
Fehmi’nin bir suikaste uğramasının ardından -tüm
muhaliflerin ve halkın katılımı ile- yapılan cenaze töreni İttihat-Terakki
Partisi ile Hükümet’e karşı azametli bir gövde gösterisine dönüşür (Hicri 26 Mart/Miladi
8 Nisan). Hükümet tarafından (2 gün
sonra) asker ve memurların siyasetle uğraşmalarının yasaklanması tamiminin ardından,
(Hicri 31 Mart/ Miladi 13 Nisan) sabahı Taşkışla’daki Avcı Taburu ayaklanıp subayları
hapsedip onbaşı ve çavuşların komutasında “Şeriat isteriz” sloganıyla Mebuslar
Meclisine doğru yürürken, bazı askeri birliklerin katılımı dışında, ulema ve
medrese öğrencileri de cübbeli/sarıklı olarak isyana destek verirler. İsyancılar -klasik
yeniçeri isyanlarında olduğu gibi- Şeyhülislam aracılığı ile isteklerini
Hükümet’e iletirler. Padişah II.Abdülhamid ise isyancılara
karşı kuvvet kullanılmayıp nasihat edilerek ayaklanmanın önlenmesini tavsiye
eder. Meclis isyancıların talepleri
doğrultusunda güvensizlik oyu vererek kabinenin çekilmesini sağlar. Lazkiye
vekili öldürülürken, yaylım ateşine tutulan bakanlardan Adliye
Nazırı ölür, Bahriye Nazırı yaralanır. Okullu ve genç subaylardan kimileri
kurşuna dizilir, kimileri de ağır işkencelerle kurban edilir.
İstanbul dışında Anadolu’nun bazı
yerlerinde Bursa, Erzincan ve Erzurum’da oluşan ayaklanmalar kolaylıkla etkisiz
bırakılırken, Adana’da ise kanlı geçer. (7000
Ermeni ve yarısı kadar da yerli halktan ölenler olmuş, Adana’nın beşte üçü
yakılıp yıkılmıştır). Ayaklanma Makedonya’nın her tarafında yankılar
uyandırır. Selanik’teki İttihat ve Terakki merkezinden Padişah’a protesto
telgrafları çekilir.
Ayaklanmadan bir gün sonra Selanik’ten İstanbul’a (Mahmut Şevket ve Hüseyin Hüsnü Paşa komutasında, Binbaşı Enver ve Kolağası Mustafa Kemal kurmay başkanlığında) Hareket Ordusu olarak adlandırılan kuvvet gönderilir. İki hafta kadar sonra toplanan Meclis tarafından Padişah’ın tahttan indirilmesi -Şeyhülislam fetvası da eklenerek- kararlaştırılır. Padişah ve kabine değişikliği ardından basının ölçüsüz, akılsız ve bozguncu yayını da durmuştur. Harb Divanı 31 Mart ayaklanmasında suçlu oldukları belli olanlardan Volkan Gazetesi sahibi Derviş Vahdeti’nin bulunduğu 49 kişiyi idam, 37 kişiyi süresiz hapis ve kalebentlik, 390 kişiyi hapis, 139 kişiyi de sürgün cezalarına çarptırır. 31 Mart Olayında hayatını kaybeden ve “Hürriyet Şehidi” ilan edilenler (3’ü subay 71 asker) anısına İstanbul/Şişli’de "Abide-i Hürriyet" anıtı inşa edilir.
(Kıbrıslı Derviş Vahdeti 31 Mart Ayaklanmasını hazırlamak
için elinden gelen kuvveti harcamış, muhalefet partileri ve basını İttihat ve
Terakki Partisi’ne karşı birleştirmeye muvaffak olmuş. Çalışmalarında Kıbrıslı
Kâmil Paşa ile İngiliz ajanları tarafından desteklenmiş. Vahdeti’nin Avcı
Taburları arasında kışkırtıcı faaliyetlerde bulunduğu bazı İngiliz
kaynaklarında da açığa vurulmuştur.)
Meşrutiyet ile birlikte -31 Mart Olayı ile “irtica” kavramı Türk siyasi tarihine girerken-, Cumhuriyet döneminde de -din bezirganlığı yaparak emperyalizminin değirmenine su taşıyan- Derviş Vahdetiler bu topraklarda hiç eksik olmayacaktır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder