Hukuk, Kanun ve Yargı Üzerine…
Hukuk boşluk kaldırmaz. Siz hukuku yargıyı karşıtlarınıza
karşı sopa/baskı aracı olarak kullanırsanız, kanun gücünün işlevsiz
kılınmasının boşluğunu birileri dolduracaktır. Ülkede yaşananların
(hukuksuzluk/adaletsizlik/yolsuzluk/haksızlık/ayrımcılık/kayırmacılık gibi)
toplumun algı sensörlerine ulaşamadığ/ulaştırılmadığı bir ortamda, mafya olarak
adlandırılan hukuk dışı oluşumların söylemleri toplumun kılcal damarlarına
nüfuz edecek, ülke gündemini işgal edecektir.
Toplumun refleksleri olan siyaset, muhalefet, sivil toplum vd.
inisiyatiflerin tespit/değerlendirme/söylemlerinin, demokrasinin olmazsa
olmazlarından yer yer 4. kuvvet olarak da işlev gören ve siyasi
iradenin/iradenin tekeline aldığı basının engellemelerle/baskılarla/yasaklamalarla;
toplumu/kamuoyunu bilgilendiremediği ortamlarda, bilgi kirliliği ve
dezenformasyon kaçınılmazdır.
Siz demokrasiyi, hukuku kendinize rezerv kılıp, toplumun
diğer katmanları ve karşıtlarınızın demokratik taleplerini dikkate almaz,
görmezden gelirseniz ülkeye iyilik etmezsiniz. Siyaseti sırf iktidarda kalmak
adına, “ben ne dersem, nasıl istersem o olur, dediğim dedik çaldığım düdük
şeklinde” kendi doğrularınızla yapmaya kalkıp karşıtlarınızı
yıpratma/itibarsızlaştırma bağlamında demokrasi karşıtı yapılarla kapalı
kapılar ardında yapılan birliktelikler yani gerçekler ergeç açığa çıkacaktır. Hukuk
dışı oluşumlarla, baskı ve kumpaslarla gidilecek yer, demokrasi karşıtı
otoriter bir yapı olacaktır. Bu tür siyasi manevralarla gidilecek yer muz cumhuriyetlerinin
klasmanı olacaktır.
Hukuk size özel, kanunlar sizin çıkarlarınıza uygun, yargı ise
çıkarlarınıza hizmet eden bir yapıda.. Devlet aygıtı bir şirket mantalitesinde
yönetilirken, ülkenin kazanımları/birikimleri/değerleri, yeraltı/yerüstü kaynakları özelleştirmeler ve
özel izinlerle yok yere heba edilerek gelecek kuşaklar ipotek altına
alınmaktadır.
Böyle bir olgu, anlayış ne kadar ayakta kalabilir. Hele hele 21.
yy’da, aydınlanmanın 100 yıl öncesinde başlatıldığı bir ülkede ne kadar
yaşayabilir!
Siz sistemin baraj avantajı ile 1/3 oy oranı ile 2/3 temsili
kazanarak, her seçimde kendi lehinize sonuç oluşturacak kanun değişiklikleri
ile iktidarınızı perçinlerken, size karşı olanları darbe yanlısı vesayetçi
olarak lanse edip, mağduriyet meşruiyeti üzerinden Demokrasi kahramanlığına
soyundunuz. Ama demokrasi kriterleri açısından gitgide geriye gittiniz. Yaşam
biçiminizi dayatma noktasına geldiniz. Demokrasinin en temel haklarından
örgütlülük, hak arama, düşünceyi açıklama eylemleri “hakaret/terör” nitelikli
suç objesi olarak nitelendirilerek yargının işyükünü artırdınız.
Tüm bu yıpranma karşısında, çöküşün önüne geçilebilmesi için,
öncelikle toplumsal muhalefetin ve demokrasiye inananların bu gidişatın
karşısında durarak, yeniden demokrasi daha özgür daha refah bir ülke diyerek,
dayanışma ve güçbirliği içerisinde ses vermesi, mücadele dinamizmini artırması
önem arzetmektedir. Ülkede evrensel hukuk normlarının egemen hale getirilmesi, yeniden çağdaşlaşma
rotasına döndürülmesi elzemdir.
Hukuk
devleti bağlamında, hukukun üstünlüğünü sağlamak adına öncelikle cumhuriyet
ayarlarına yeniden dönerek, kuruluş felsefesine uygun bir şekilde; Uygarlıkların
gelişiminden, tarihin dönüşümünden, yaşananlardan dersler çıkararak.. Dogmalar
yerine akıl ve bilimi öne çıkararak, önemseyerek/değer vererek.. Demokrasiyi
içselleştirip, hayatın her alanına uygulayarak..
Tabi
ki ‘Hukuk/Kanun/Yargı’ derken, özünde toplumun/kamunun vicdanı, sağduyusu ve de
ortak değeri olan/olması gereken ‘Adalet’ anlayışı olmazsa olmazımızdır.
Remzi KOÇÖZ
(Cumhuriyet Gazetesi, 31.05.2021, s.2 yayınlanan yazının orjinali.)