31 Mayıs 2021 Pazartesi

HUKUK, KANUN ve YARGI

 

Hukuk, Kanun ve Yargı Üzerine…

Hukuk boşluk kaldırmaz. Siz hukuku yargıyı karşıtlarınıza karşı sopa/baskı aracı olarak kullanırsanız, kanun gücünün işlevsiz kılınmasının boşluğunu birileri dolduracaktır. Ülkede yaşananların (hukuksuzluk/adaletsizlik/yolsuzluk/haksızlık/ayrımcılık/kayırmacılık gibi) toplumun algı sensörlerine ulaşamadığ/ulaştırılmadığı bir ortamda, mafya olarak adlandırılan hukuk dışı oluşumların söylemleri toplumun kılcal damarlarına nüfuz edecek, ülke gündemini işgal edecektir.

Toplumun refleksleri olan siyaset, muhalefet, sivil toplum vd. inisiyatiflerin tespit/değerlendirme/söylemlerinin, demokrasinin olmazsa olmazlarından yer yer 4. kuvvet olarak da işlev gören ve siyasi iradenin/iradenin tekeline aldığı basının engellemelerle/baskılarla/yasaklamalarla; toplumu/kamuoyunu bilgilendiremediği ortamlarda, bilgi kirliliği ve dezenformasyon kaçınılmazdır.

Siz demokrasiyi, hukuku kendinize rezerv kılıp, toplumun diğer katmanları ve karşıtlarınızın demokratik taleplerini dikkate almaz, görmezden gelirseniz ülkeye iyilik etmezsiniz. Siyaseti sırf iktidarda kalmak adına, “ben ne dersem, nasıl istersem o olur, dediğim dedik çaldığım düdük şeklinde” kendi doğrularınızla yapmaya kalkıp karşıtlarınızı yıpratma/itibarsızlaştırma bağlamında demokrasi karşıtı yapılarla kapalı kapılar ardında yapılan birliktelikler yani gerçekler ergeç açığa çıkacaktır. Hukuk dışı oluşumlarla, baskı ve kumpaslarla gidilecek yer, demokrasi karşıtı otoriter bir yapı olacaktır. Bu tür siyasi manevralarla gidilecek yer muz cumhuriyetlerinin klasmanı olacaktır.

Hukuk size özel, kanunlar sizin çıkarlarınıza uygun, yargı ise çıkarlarınıza hizmet eden bir yapıda.. Devlet aygıtı bir şirket mantalitesinde yönetilirken, ülkenin kazanımları/birikimleri/değerleri,  yeraltı/yerüstü kaynakları özelleştirmeler ve özel izinlerle yok yere heba edilerek gelecek kuşaklar ipotek altına alınmaktadır.

Böyle bir olgu, anlayış ne kadar ayakta kalabilir. Hele hele 21. yy’da, aydınlanmanın 100 yıl öncesinde başlatıldığı bir ülkede ne kadar yaşayabilir!

Siz sistemin baraj avantajı ile 1/3 oy oranı ile 2/3 temsili kazanarak, her seçimde kendi lehinize sonuç oluşturacak kanun değişiklikleri ile iktidarınızı perçinlerken, size karşı olanları darbe yanlısı vesayetçi olarak lanse edip, mağduriyet meşruiyeti üzerinden Demokrasi kahramanlığına soyundunuz. Ama demokrasi kriterleri açısından gitgide geriye gittiniz. Yaşam biçiminizi dayatma noktasına geldiniz. Demokrasinin en temel haklarından örgütlülük, hak arama, düşünceyi açıklama eylemleri “hakaret/terör” nitelikli suç objesi olarak nitelendirilerek yargının işyükünü artırdınız.

Tüm bu yıpranma karşısında, çöküşün önüne geçilebilmesi için, öncelikle toplumsal muhalefetin ve demokrasiye inananların bu gidişatın karşısında durarak, yeniden demokrasi daha özgür daha refah bir ülke diyerek, dayanışma ve güçbirliği içerisinde ses vermesi, mücadele dinamizmini artırması önem arzetmektedir. Ülkede evrensel hukuk normlarının  egemen hale getirilmesi, yeniden çağdaşlaşma rotasına döndürülmesi elzemdir.

Hukuk devleti bağlamında, hukukun üstünlüğünü sağlamak adına öncelikle cumhuriyet ayarlarına yeniden dönerek, kuruluş felsefesine uygun bir şekilde; Uygarlıkların gelişiminden, tarihin dönüşümünden, yaşananlardan dersler çıkararak.. Dogmalar yerine akıl ve bilimi öne çıkararak, önemseyerek/değer vererek.. Demokrasiyi içselleştirip, hayatın her alanına uygulayarak..

Tabi ki ‘Hukuk/Kanun/Yargı’ derken, özünde toplumun/kamunun vicdanı, sağduyusu ve de ortak değeri olan/olması gereken ‘Adalet’ anlayışı olmazsa olmazımızdır.

Remzi KOÇÖZ

 (Cumhuriyet Gazetesi, 31.05.2021, s.2 yayınlanan yazının orjinali.)

29 Mayıs 2021 Cumartesi

KARANTİNA GÜN(CE)LERİ - 33

 

“Türkiye’deki güncel sorunlarla yaşasaydım bilim yapamazdım.” Prof. Dr. Aziz SANCAR


BİLİM / BEYİN / GÖÇLER

Cumhuriyetle birlikte,

Atatürk’ün, “akıl ve bilim” işaretiyle,

Yüzyıllık fark kapatılmaya çalışılıp,

Yurtdışına “kıvılcım olarak”  gönderilenler,

“Alevler olarak” geri dönerken”,

Dünyanın sayılı bilim adamları da,

Avrupa’nın zulmünden kaçarak,

Cumhuriyet üniversitesine,

Türkiye’nin bilimine katkı sunarken,

Sonrasında çok partili yaşama da geçsek,

Demokrasiyi geliştiremeyip,

-Hukuk devleti olamama yanında-

Özgür ve özerk olamayınca da

Doğal olarak bilim yeşermez,

Beyinler bu kez batıya göç edip,

Bilime/insanlığa hizmet ederken,

ABD’de Nobel ödülü alarak,

Almanya’da Koronavirüs aşısını bularak,

Uzak diyarlardan/gurbetten,

Ülkelerine de saygınlık kazandırırlar.

Remzi KOÇÖZ

28 Mayıs 2021 Cuma

KARANTİNA GÜN(CE)LERİ - 32

 

“Akademik özerklik, özgürlüğün tüzel güvencesidir.

Devlet, üniversitesini kurar, destekler, gelir giderlerini denetler ama işine ve işlevine karışmaz!”

Prof. Ernst Hirsch (Alman-Türk Hukuk Adamı)

 

BİLİM / TEKNOLOJİ / PERFORMANS

Genç Cumhuriyet,

Kurucusu Atatürk önderliğinde,

Kurtuluşun verdiği ivmeyle,

Kalkınma için üretimi örgütlerken,

İleri teknolojik performansla,

“En hakiki mürşit akıl ve bilimdir” şiarıyla,

Çağdaş uygarlığın temel kriteri,

Akıl ve bilimsel düşünce rehber edinilip,

Modernleşme ve kalkınma bağlamında,

Az zamanda büyük işler başarılmış.

1938’e kadar kurucu iradenin,

Ülkenin bağımsız olması/kalması,

-Köle/sömürge/dışabağımlı olmaması-

Başarmaya çalıştığı,

Ulaşmayı hedeflediği,

En temel strateji/politikaymış.

Remzi KOÇÖZ

 

23 Mayıs 2021 Pazar

KARANTİNA GÜN(CE)LERİ - 31

 

“Bilim bildiklerimiz, felsefe ise bilmediklerimizdir.” Bertrand Russell


BİLİM / BULUŞ / ÜSTÜNLÜK

Bilim ve buluşlar,

Akıl ve yöntemle yapılan,

Sabır/disiplin/gözlem gerektiren,

Özgürlük/özerklik/özveri isteyen,

Ortamlarda oluşmuşlar.

Tarihin tekerleği,

Zaman zaman tökezlesede,

Hep ileri, ileriye doğru gitmiş.

Buluşlarla başlayan devinimler,

-Tekerlekle başlayıp üzengi, ok, barut, atom bombası ile-

Tarihin seyrini değiştirmiş,

Bilimsel/Teknolojik üstünlükler,

Toplumları diğerlerinin önüne geçirmiş,

Bu yenilikleri ıskalayan,

Gelişmelerin gerisinde kalanlar,

Tarih sahnesinden çekilirken,

Çöküşleri ise kaçınılmaz olmuştur.

Remzi KOÇÖZ

19 Mayıs 2021 Çarşamba

ATATÜRK, 19 MAYIS VE GENÇLİK

            19 Mayıs, Türk Tarihinde ‘Kurtuluş Destanı’nın yazılmasında, ‘Kutsal Yürüyüş’ün başlangıcı, kilometre taşı olmuştur. 19 Mayıs 1919 günü Samsun’da doğan güneş, Amasya’da “Ya İstiklal Ya Ölüm” olarak şekillenerek Erzurum ve Sivas’ta gerçekleştirilen Kongreler sonucu Ankara’da TBMM’nin açılışı ile “Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Ulusundur” şeklinde hayatiyet kazanmıştır. Sonrasında işgalci güçler, “Misakı Milli” olarak vücut bulan topraklardan, Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası kovularak bağımsızlığa kavuşulmuştur. Samsun’da yakılan 19 Mayıs ateşi yeni Türk devletinin kuruluşuna, ardından da Cumhuriyet’e ışık tutmuştur.

         19 Mayıs, Mustafa Kemal’in yeniden doğuşudur. 19 Mayıs Türklerin tarih sahnesinde yeniden dirilişidir.

Türk Kurtuluş Savaşı, Mustafa Kemal’in “19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a çıktım” sözleri ile başlar ve Kurtuluş sonrası 19 Mayısı Türk Gençliğine ‘Bayram’ olarak armağan eder. “Gelecek günlere bağladıkları umutla kaynayıp coşan gençler, taze ve temiz canlarını, memleketi kurtarmak için bağışladılar!” Gençler Çanakkale’de, İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da ve diğer cephelerde, bu toprakların bağımsızlığı uğruna kanlarını, canlarını vererek şehadete ulaştılar. Gençlere bayram armağan edilerek hem o günkü kuşağa olan borç unutulmazken, gelecek kuşaklar da onurlandırılacaktı.

Atatürk’ün bizlere yol gösterici olarak bıraktığı eseri Söylev’i bitirirken Türk Gençliğine olan inancını, bayram armağanını, Gençliğe Hitabeyi her okuyuşumuzda özellikle gençlere verilen değer ve güvenin hiçbir ülkede, hiçbir lider tarafından gençliğinin ruhu bu kadar okşanmamış, gençlere bu kadar değer verilmemiştir. Aksine Türkiye Cumhuriyeti’ni ‘Türk Gençliği’ne emanet ederek onlara olan değeri ve güveni, önemi ortaya koymuştur. Gençlik açısından aslolan çağdaş uygarlık yürüyüşünde nerede ve neler yapması gerektiği idi..

Türk Gençliği; kendisine emanet edilen cumhuriyeti geleceğe, sonsuza taşımak için daha çok çalışmak zorunluluğunda, yükü ağırdır. Çağdaş uygarlık hedefine koşmak hem de en hızlısından, en uzunundan koşmak; en engellisini, en yükseğini aşmak gerek! Büyük Önderin “Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır. Çalışkan olmak!” sözlerine kulak vermek yetecektir.

Atatürk’ün “Bütün ümidim gençliktedir” sözü ile artık 19 Mayıs, tarih ve takvim olarak Türk Gençliği ile içice geçmiş, özdeşleşmiştir. Bu nedenle 19 Mayıs ruhu, Türk Ulusu ve Gençliği nezdinde sonsuza dek yaşayacak, yaşatılacaktır. Atatürk, yıllar öncesinden geleceği görerek kurduğu Cumhuriyeti gençliğe emanet ederken, geleceği güvence altına almak istemiştir.

Gençlik toplumun geleceğidir. İnsan yaşamında dönem olarak, biyolojik evriminde süreç olarak ‘gençlik dönemi’ önemli bir evredir. Bu dönemin sağlıklı yaşanması -bilimsel/çağdaş eğitimle donanması- gençler için olduğu kadar, o ülke içinde çok önem arz edecektir. Genç kuşaklarını bilgi toplumu ile buluşturan ülkeler geleceği de kazanmış olacaklardır. Gençlik aynı zamanda karşı devrimi durduracak, cumhuriyeti yaşatacak en büyük dinamizm olacaktır.

19 Mayıs ruhunun,  21.yüzyılda da Türk Ulusu ve Gençliğinin önünde meşale olarak nesilden nesile aktarılacağı inancıyla;

Büyük Önder Atatürk’ün, Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” sözleriyle başlayan -tüm reformların/devrimlerin koruyucusu adeta Cumhuriyet’in kuruluş sözleşmesi konumundaki- Gençliğe Hitabesini yeniden anımsayarak Nice 19 Mayıslara… 

Remzi KOÇÖZ


16 Mayıs 2021 Pazar

KARANTİNA GÜN(CE)LERİ - 30

‘Değerleri değersizleştirirseniz, gün gelir sizde değersizleşirsiniz.’

UTANMA!

Yanlış yaptığında,

-Hele kul hakkı yiyip,

Haklının hakkını vermediğinde-

Beynin yüreğe gönderdiği bir komut,

Üzüntü duyma/duyumsama hali,

İnsani/insanca bir duygu.

Kişiler bu duyguyu yitirebilir,

Ama yönetenler/yönetim çarkında olanlar,

Kamusal sorumluluk yüklenenler,

Bu duyguyu asla yitirmemeli!

Değerlerin çürümesi bir yana,

Aymazlık, pişkinlik had safhada!

Neden?

Kişisel çıkarlar/ikballer/ihtiraslar uğruna,

Baskılanmak/korkutulmak/sindirilmek,

Kanıksamak/kabullenmek/teslimiyet,

Beytülmalın ganimet sayılıp,

Ahlaksızlığın -kutsanırcasına- yüceltilmesi,

Soru sorulmasının istenmediği,

Bırakın yargılamayı,

Suçlamanın bile yapılamaması,

Tek beceri laf cambazlığı,

İnsanları birbirine düşürerek,

Siyaset madrabazlığı/simsarlığı,

Hataları/yanlışları savunma mahareti,

Kabadayı edasıyla aşağılamalar,

Güce yaslanarak,

Yüksek perdeden seslenmeler,

Kibir/kendini beğenmişlik,

Yalan/asılsız haberlerle,

Sahte hesaplarla,

Trol ağlarını yaygınlaştırarak,

Cüceleri devleştirip,

Şerefli insanları itibarsızlaştırma,

Toplumu kontrol altında tutma çabası.

Nereye kadar gider bunlar,

Herhalde bir kırılma noktası olacaktır,

Onurunu yitirenleri/kaybedenleri,

Körükörüne destekleyenlerin de,

Bir kotası/sabır noktası olacak,

Sonrasında dur diyerek,

Tu kaka edecektir!..

(15 Mayıs 2021)

Remzi KOÇÖZ

11 Mayıs 2021 Salı

KARANTİNA GÜN(LÜK)LERİ - 9

               “Cumhuriyetin kazanımlarının hızla yok edildiği, kültür kirlenmesinin, güzele düşmanlığın, çirkinliğin ve bayağılığın doruk noktasına ulaştığı, değerler sisteminin alt üst olduğu bu duyarlı dönemde; Felsefe, akıl zenginliği yaratan sanat ve kültür, çağdaş uygarlığın ölçüsüdür, yaşamın nöronlarıdır.” Daver DARENDE

Kültüre Katkı/Destek Sunabilmek…

‘Sadece bedenimiz değil, beynimizin de bağışıklığa ihtiyacı var: Kitaplar/okumak bunu sağlar…’

Salgın sürecinin en çok etkilenenleri özellikle emeği ile geçinme durumundaki çalışanlar ile küçük esnaf gibi ticaretle iştigal edenler.

Ancak bu sürecin görünmeyen bir boyutu ise -sağlık/güvenlik/kamu hizmeti sunanları da unutmamak kaydıyla- evlerimizde kaldığımız süreçte yazılı/görsel/işitsel boyutta (kitapları/makaleleri/yazıları/çizileri/oyunları/filmleri/müzikleri vd. gibi) bizleri yalnız bırakmayan; yazarlar/gazeteciler/müzisyenler/oyuncular/sanatçıların katkıları yadsınamaz.

Türk toplumu bugüne kadar olmadığı kadar kültür tüketicisi oldu.

Tabi ki sosyal medya sayesinde sanal olarak internet ortamında çok yönlü paylaşımlarla toplumsal duyarlılık noktasında dayanışma örneği vererek bir nevi sosyal sorumluluk üstlendi.

Ancak, basın/yayın sektörünün özellikle gazetecilik mesleğinin -sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, ekonomik/siyasal sorunlar ve de salgının sebebiyet verdiği krizin etkisiyle- sıkıntılı bir sürecin içerisinde olduğu aşikardır.

Kültürün/felsefenin/sanatın/yaratıcılığın köreltildiği yerde -ülkede/coğrafyada/toplumlarda- gelişememe/yerinde sayma; yaşatıldığı/desteklendiği yerde de gelişme kaçınılmazdır.

Onlar; çağdaş uygarlığın ölçüsü, yaşamın vazgeçilmezleridir.

Tiyatro/sinema/müzik/kitap/gazete varsa hayat var demektir.

            Kitap al, hediyen kitap olsun.

Bir tiyatro/sinema/konser bileti alarak gidemesen de katkıda bulun.

Elektronik ortamda okuyabilsen de fırsat bulduğunda/imkanın oranında -hergün aldığınız ekmek yanında- bir de gazete al.

Yaşamlarını sürdürebilmeleri için Onlara destek ol.

-Özellikle birlikteliğin/dayanışmanın/paylaşmanın yaşanacağı “Bayram” öncesinde/içerisinde-

Kültür tüketerek geleceğe ışık tut!

Unutma; biriktirdiklerin değil, paylaştıkların senindir!     

Saygı, sevgi ve selamlarımla...

(10. 05. 2021)

Remzi KOÇÖZ

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz