27 Haziran 2021 Pazar

TARİHTEN -Tarih Sayfalarından- NOTLAR – 14

 

“Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir.” Mustafa Kemal ATATÜRK

İşbirlikçiler/Mandacılar/Himayeciler/Seçkin ihaneti/Vatanseverlik

“Limanda 70 tane yabancı gemi varken kuvayı milliye ayaklanmasından korkulmaz.”(Sadrazam Damat Ferit Paşa)

“Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri Asya’nın hangi kavmi başardı ki biz başarabilelim.” (İçişleri Nazırı Ali Kemal)

“Umumun arzusu İngiltere tarafından idare edilmekliğimizdir.” (Hariciye Nazırı Mustafa Şerif Paşa)

“Yunan ordusunun muzafferiyeti için dua ediniz.” (Adliye Nazırı Ali Rüştü)

“Kim milliyetçilerle birlikte Yunana karşı giderse şeran kafirdir. Yunan ordusu halifenin ordusu sayılır.” (İskilipli Atıf Hoca-Teali İslam Cemiyeti bildirisi)

“Medeniyeti temsil eden İngiltere gibi bir devlete itiraz etmek küstahlıktır.” (Filozof Rıza Tevfik)

“Bizim için tutulacak tek kurtuluş yolu İngiltere ile beraber yürümektir. Mustafa Kemal’in muzaffer olduğunu görmektense, memleketin Yunanlılar tarafından alınmasını tercih ederim.” (Yazar Refik Halit Karay)

 “Tek çare galiplerle uyuşmak ve anlaşmaktır.” (Yazar Refi Cevat Ulunay)

..........................................................................................................

Mütareke döneminde/İstanbul’unda; işgale karşı mücadele eden vatanseverlerin karşısında işgalcilerin yanında; sadrazamlar, nazırlar, paşalar, yazarlar, hocalar vd. ihanet yarışlarında o kadar çokturlar ki işbirlikçiler say say bitmez!

Atatürk’ün, Nutuk adlı eserinin giriş bölümlerinde yer alan seçkin ihaneti ve vatanseverlik değerlendirmeleri anlamlıdır:

“Kurtuluş yolu ararken, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi devletleri gücendirmemek, temel ilke gibi görülmekteydi. Özellikle seçkin denilen insanlar bile böyle düşünüyorlardı.

Birincisi: İngiltere’nin koruyuculuğunu istemek.

İkincisi: Amerika’nın güdümünü istemek.

Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş yolları ile ilgilidir.

Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir! O halde, ya istiklâl ya ölüm!”

İşte, gerçek vatanseverlerin / kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır:

Ya Bağımsızlık Ya Ölüm!

Remzi KOÇÖZ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

13 Haziran 2021 Pazar

TARİHTEN -Tarih Sayfalarından- NOTLAR – 13

 

‘Mütareke Dönemi, ayni zamanda Osmanlının çöküşünün/yıkılışının yaşandığı yıllar olması nedeniyle “Çöküş Dönemi” olarak da adlandırılabilir.’

MÜTAREKE / ÇÖKÜŞ DÖNEMİ

Osmanlı Devletinin son dönemine damgasını vuran İttihat ve Terakki Partisi/İktidarı, I. Dünya Savaşı kaybının kesinleşmesi üzerine 1918 sonbaharında istifa/fesih kararı ardından yeni kabine üyelerinden oluşan Osmanlı heyeti Mondros'a giderek ateşkes anlaşmasını imzalarlar (30 Ekim 1918). Mondros Mütarekesi ile açılacak dönemin adı “Mütareke Dönemi” olarak anılırken, o döneme ilişkin anlatımlar “Mütareke İstanbul’u, Mütareke Basını” olarak adlandırılır.

İşte bu dönemin ilk 6 ayı, -Mütareke sonrası İstanbul’a çağrılmasının ardından “Geldikleri gibi giderler” dediği ve Mütareke İstanbul’unda yaşadığı dönem-, Mustafa Kemal’in liderliğini, askeri dehasını, öngörüsünü, önderliğini sınadığı ve de pekiştirdiği önemli bir süreçtir.

Mütareke döneminde (1918-1922) yaşanan iç siyasi gelişmeler ve yabancı devletlerin etkileri sonucu hükümetler kısa ömürlü olurlar. İstanbul’da saray desteğiyle, -İngiliz sevdalısı ve Osmanlı devletini İngiltere devletine mutlak bir teslimiyetle bağlamaya çalışan- Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki Hürriyet ve İtilaf Partisi öne çıkar. Mütareke dönemi hükümetlerinin omurgasını oluştururken, İtilaf/işgal güçleriyle Türkiye’nin parçalanması konusunda işbirliği yapar.

İngilizlere güvenen ve işgale karşı teslimiyet politikası güden ve de "Bu millet koyun sürüsü" diyen Padişah Vahdettin ve İstanbul Hükümetince Şeyhülislama yazdırılan “milli mücadeleye girişenlerin katlinin vacip olduğu” fetvası İngiliz uçaklarıyla Anadolu içlerine dağıtılır.

TBMM öncülüğünde ve Mustafa Kemal Paşa önderliğinde işgale karşı Anadolu’da ölüm-kalım mücadelesi verilirken, yeni bir izdivaç peşinde olan Padişah Vahdettin’de -saray ve tahtının derdinde- bir kararname ile Hanedan ödeneklerinin artırılması çerçevesinde İngilizlerden yardım talebinde bulunur.

Osmanlı Devletinin son buluş tarihi, 1-2 Kasım 1922’de ‘hukukî bakımdan’ saltanatı ilga eden kararın tarihi sayılabilir. ‘Siyasî bakımdan’, 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışının ardından TBMM Hükümeti’nin kuruluşu -bütün mülkî ve askerî makamların ve bütün milletin mercii olarak Büyük Millet Meclisi’nin ilân edilmesiyle- kesin bir niteliğe sahiptir.

Bu olay yeni bir meşruluk ve yasallık anlayışının da kurulması anlamına gelmektedir.

Sonuç olarak 23 Nisan 1920, Osmanlı Devletinin çöküş sürecinde  -TBMM’nin açılışı ile birlikte Misakı Milli çerçevesinde- bağımsız yeni bir Türk Devletinin, Modern Türkiye’nin temelinin atılma tarihidir.

Remzi KOÇÖZ

6 Haziran 2021 Pazar

KARANTİNA GÜN(CE)LERİ - 34

 

‘Üniversite; en üst seviyede eğitim/araştırma ile bilgi üretilen ve de

öğretimin en üst performans düzeyine çıkarılarak ileri teknoloji yaratılmasıdır.’

 

BİLİM / BAĞIMSIZLIK /ÜNİVERSİTE

Cumhuriyetin ilk 15 yılı sonrasında,

Değişimler/yenilikler/atılımlar,

Hız keserek durağanlaşır,

Özellikle dünya savaşı sonrasında,

-Başlayıp sonraki yıllara yayılarak-

Her şeyde olduğu gibi-

Ulusal kalkınmadan vazgeçilip,

Uluslararası/dünyaya açılım denilerek,

Bağımlı politikalar sarmalında,

Hükümetlerin politik tercihleri,

Üniversal/akademik arenada,

Özgürlük/özerklik dışlanırken, 

Bilimde politikanın gölgesine,

Siyasete angaje popülizmle,

Üniversitelerinin sayısının artırılıp,

-Üniversite adı verilerek,

Her şehre yüksek lise açmakla,

Parayla yazılan/yazdırılan tezlerle,

İntihallerle akademik kariyer oluşmaz.-

Siyaseten rektör atamakla,

Niteliksiz kadrolarla doldurmakla,

Öğretim kalitesi düşürülürken,

-Yöneticilerini kendileri seçip,

Araştırmayı kendileri örgütlediklerinde,

Çağdaş düzeyde üretken olunma,

Geleceği kotaracak uzman yetiştirme yerine-,

Ezber eğitimle öğrenilenleri tekrarlarla,

Bilim/ buluş/ yenilik gelişmezken,

Mantalite/anlayış açısından,

Ortaçağ mantığıyla,

19. yüzyıla geri dönme özleminde,

Bir uygulama ortamında,

Tarihle karşı karşıya kalakaldık.

Remzi KOÇÖZ

 

 

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz