‘Büyük önder Atatürk, Kurtuluş sonrası Kuruluş sürecinde sık sık yurt gezisine çıkarken, yaşamının son yılında da hastalığına rağmen halkın sorunlarını yapılanları/yapılamayanları yine yerinde görüp/dinlemek üzere çıktığı Doğu Anadolu gezisi sonrası gördüğü yoksulluk, bölgesel farklılık onu çokça üzmüştür.’
İnsan Ömrü Çok Büyük İşleri Başarabilecek Kadar Uzun Değil…
Atatürk; 1937 yıl 12-20 Kasım tarihleri arası, Başbakan Celâl Bayar, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya ile birlikte Ankara’dan trenle Doğu seyahatine çıkar. Sivas, Malatya, Diyarbakır, Elazığ, Tunceli, Adana, Mersin, Konya, Afyon, Eskişehir’de, ziyaret/ inceleme/ denetleme/ açılış/ temel atma gibi resmi işler yanında, halkla daha yakından temas edecek, gidişatı yerinde gözleyecektir. Ankara’ya dönüşü ve doğu seyahati izlenimleri hakkında (20.11.1937): “…Gerçek insanlık, tereddütsüz kabul eder ki Türkiye Cumhuriyeti ve onun bugünkü sahipleri olan Türkleri bütün dünya uygarlık ve insanlığı için bir benzeme örneğidir” demeci ulusal basına yansıyacaktır.
O’nun asıl duygu ve gözlemleri ise aşağıdaki
sözler çerçevesinde anlamlıdır:
“İnsan ömrü yapılacak işlerin büyüklüğü ve zorluğu karşısında çok cüce kalıyor Gökçen. Geçtiğimiz yerlerde fabrikalar görmek istiyorum. Ekilmiş tarlalar, düzgün yollar, tertemiz sağlıklı insanların yaşadığı evler, büyük yemyeşil ormanlar görmek istiyorum. İstanbul’da ne medeniyet varsa, Ankara’ya ne medeniyet getirmeye çalışıyorsak, İzmir’i nasıl mamur kılıyorsak, yurdumuzun her tarafını Anadolu’nun her yerini aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum. Ve bunu çok ama çok çabuk yapmak istiyorum. Dedim ya insan ömrü çok büyük işleri başarabilecek kadar uzun değil. Mamur olmalı, Türkiye’nin her tarafı müreffeh olmalı. Ben yapabildiğim kadar yapayım, sonra ne olursa olsun demek yok benim kitabımda. Geleceğin Türkiye’sini, geleceğin halkını düşünmek benim görevim. Bir iş aldık üzerimize, bir savaşın üstesinden geldik. Şimdi ekonomik alanda savaş veriyoruz. Daha da vereceğiz. Bu heyecanı yaşatmak, bu heyecanın ürünlerini görmek gerek.” (Sabiha GÖKÇEN, “Atatürk’le Bir Ömür”)
Aslında az zamanda büyük işler başarmıştı! O, Türk tarihinin seyrini değiştiren, Türklüğü yeniden diriltip kurtuluşa götüren, bağımsız Türk yurdunda son Türk devletini kuran ve Türk ulusunu çağdaşlığa / uygarlığa yönlendiren kurucu bir önderdi.
Söylemlerini hayal ve
maceradan öte gerçeklerle örtüştürürken bir temeli, bir dayanağı ve bir
tutarlılığı olmakla birlikte, eyleme dönüştürmekten de geri kalmaz, söylediğini yapardı.
Tüm çabalarına/başarılarına rağmen,
yukarıda aktarılan örnek bağlamında; yapamadıklarını, içersinde uhde kalanları
açıkça dile getiren, özeleştirisini esirgemeyen, yönetim anlayışında hamaset ve
demagojiye yer olmayan, ulusuna özgüven aşılamaya çalışan vede yaşamını ulusuna
adayan eşsiz bir liderdi.
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder