28 Aralık 2021 Salı

KARANTİNA GÜN(CE)LERİ - 38

 

Düşünmeyen beyinler, düşüncesizlere esir olmaktan öteye gidemezler.

İnsanlığın düşmanı cehalet; cehaletin düşmanı eğitimdir.”  

Mustafa Kemal ATATÜRK

 

KRİZLER

Dünyanın yaşadığı,

Büyük buhranlar/bunalımlar/sıkıntılar;

“Aniden oluşan olumsuz/kötü gelişmeler”

‘Kriz’ olarak tanımlanır.

Güzel ülkemin güzel insanları,

Geçmişte tüp/gaz/yakıt kuyruğu,

Günümüzde ise ekmek/gıda kuyrukları,

Sebze/meyve çadırları derken,

Krizlere aşina, adeta aşılı gibi.

Makuldür/masumdur/mazlumdur/metanetlidir,

İtibardan tasarruf etmeyenlere,

Devletin kasasını ‘Beytülmal’ anlayışıyla sahiplenmeyenlere,

Birden çok maaşlılara/kıyak emekliliklere,

Kamusal alanda genel mantık olarak,

-Hatta yönetenlerce benimsenmese bile-

“Devlet malı deniz yemeyen domuz/keriz”

Diyenler karşısında yine kanaatkardır.

Asya/Amerika gibi,

Dünyanın farklı coğrafyalarında,

Sokak taşkınlıkları/şiddet,

Vitrin yağmalanması,

Kamu/tüzel mallarına karşı,

Zarar vermeler pek yaşanmaz,

Yaşanan olumsuzluklara karşı,

Kendince sitem etsede,

Hep başkalarından/birilerinden bekler,

Tepki gösterilmesini,

Anadolu/yurdum insanı,

Yaşananları bir nebze kader olarak kabullenir,

“Durgun atın çiftesi pek olur” misali,

Demokratik tepkisini sandığa saklar,

Seçimden seçime kararını verir.

Ülke olarak katma değeri yüksek üretim,

Yeterince markalar ve istihdam yaratamayıp,

Ekonomik kalkınma olarak,

-Yedek parça/ aramal/ fason üretimle-

Sınıf atlayamayınca,

Gelişme/büyüme olarak,

Kala kala geriye,

Devlet bütçesiyle desteklenen,

-Köprü /Yol /Bina / Hes’ler gibi-

İnşaat sektörünün şişirilmesiyle,

Döviz/Borç krizi ile karşı karşıya kalınır,

Ekonomik literatüre girsin diye,

‘Beton Krizi’ olarak da nitelenebilir.

“Hazıra dağ dayanmaz” demişler eskiler,

Mirasyedi misali,

Ulusal varlıkları elden çıkarıp,

Üretime/istihdama dönüştüremeyip,

-Şatafata/ihtişama/savurganlığa yol verilince-

Varlıklar dışındaki güvence,

Döviz rezervleri eridikçe erir,

Betona/toprağa gömülür.

(Ankara / 22. 12. 2021)

Remzi KOÇÖZ

25 Aralık 2021 Cumartesi

KARANTİNA GÜN(CE)LERİ - 37

“Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar, Önce onurlarını, sonra özgürlüklerini daha sonra bağımsızlık ve geleceklerini kaybederler.

Mustafa Kemal ATATÜRK


EMEK ve TASARRUFLAR…

20.yy’ın son çeyreğinde,

1978’de memuriyet nedeniyle,

Ekonomik güvenceye kavuşup,

Maaş adı altında parayla tanışınca,

Ekonomik bakış çerçevesinde,

Tasarruf ile de tanışılır.

Gençlik heyecanı/merakı ile

Ekonomi-Politik bilinçlenme sürecinde;

‘İktisat/Kamu Maliyesi/İsraf Ekonomisi’ okurken,

‘Kapital/Sermaye - Emek - Meta - Artık Değer’ döngüsünde,

Kapitale karşı safta yer alınır.

Marks’ın Kapital’indeki teoriye göre;

“Maddi malların üretimi, her toplumun varlığının ve gelişmesinin kökenidir.”

Tabi ki görünen köy kılavuz istemez;

Üretmeden/markalar yaratmadan,

Tüketen toplumların dışa bağımlılıkları kaçınılmazdır.

Türk ekonomisi;

Cumhuriyet ile başlatılan,

Tam bağımsızlıkçı bir dış politika,

Kalkınma/sanayileşme hamlesi,

II. Dünya Savaşı sürecinde sekteye uğrar.

Türkiye, Atatürk’ün;

“Ayrıcalık tanıyan ve bağımlılık doğuracak dış anlaşmalar yapılmamalıdır”

Sözüne/vasiyetine rağmen,

Yeniden yapılandırma amacıyla,

-karşılıklı yardım, kredi, borçlanma gibi-

Yapılan ve ayrıcalık tanıyan ikili anlaşmalar,

Batıya bağlanmanın adımları olur.

ABD’nin; ‘Tarım öncülüğünde kalkınma stratejisi’ kabul edilip,

Sanayi Planı’ndan vazgeçilerek,

Yeni kapitülasyonlara kapı açılır.

Bütçenin sürekli açık vermesi, dış borçların artması,

Dışa bağımlı yapıyı daha da artırır.

Ve sonrasında,

1970’li yıllarda yaşanan krizle,

Uluslararası sermaye kurullarınca,

İstikrar adı altında,

1980, 24 Ocak kararları yansırken,

Yapısal dönüşüm yaşanır.

Finans kapital egemenlerince,

Ekonomi-politika olarak:

Liberal anlayış hakim kılınır.

Serbest piyasa ekonomisi,

Para/kur politikaları derken,

1990’lar ortasında 94 krizi,

21. yy’a girer girmez,

-hoş geldin misali-

2000-2001 krizleri yaşanır.

2008-2009 küresel krizleri teğet geçse de,

2018’de yaşanan döviz/borç krizi,

Ekonomi-politik kararlarla kamçılanıp,

Cari açık açıldıkça açılarak,

Enflasyon stagflasyona ulaşınca,

2021 yılının son çeyreğinde,

Türk Lirası aşırı değer kaybederken,

Devalüasyon sınırında,

“Dolarize/Dolarizasyon” sözcükleri,

Ekonomi sözlüğüne kazandırılıp,

Toplumsal yaşam;

Dövize/‘Dolar’a endekslenirken,

Sermaye/emek denkleminde,

Tasarruflar erir, alım gücü azalır…

(Ankara / 21. 12. 2021)

Remzi KOÇÖZ

19 Aralık 2021 Pazar

KARANTİNA GÜN(CE)LERİ - 36

“Sevgi Tanrı’dır ve Tanrı sevgidir. Bu güç her şeyi açıklar ve yaşama anlam katar.”  Albert EİNSTEİN

‘DİN ve AHLAK’ ÜZERİNE…

Dinler çok sayıda,

Yeryüzünün heryerinde çeşit çeşit,

Antik semitik/politeist/çok tanrılı dinler,

Semavi/monoteist/tek tanrılı dinler,

Özellikle inanç öznelinde,

Toplumsal çerçevede,

Zorlama/zorluklar yerine,

İman ve irade öngörsede,

Savaşlarla/baskılarla,

Korku/ölüm ağırlıklı,

Zoraki kabullenme!

Aslolan Din/İnanç;

Gösterişte değil yürekte,

İnsanın ruhunda olmalı.

Ahlak ise,

Yeryüzünde tek,

Gönüllü bir seçim,

Akıl/vicdan karmaşası,

Yaşama ait yüreğindeki sevginin,

Dışa/davranışa yansıması,

İnsan olmanın/kalmanın,

Yegane dayanağı,

O zaman,

Dini özünde/kendi içinde yaşayıp,

Ahlaklı olmayı yeğliyor insan!

(15 Aralık 2021)

Remzi KOÇÖZ

12 Aralık 2021 Pazar

TARİHTEN -Tarih Sayfalarından- NOTLAR – 20

 

Türk toplumu, 1923-1938 arasındaki 15 yılda, tarihinin hiçbir döneminde görmediği devrimci bir dönem yaşadı. Bu dönemde, değişim ve dönüşüm o denli hızlı ve köklüydü ki, böyle bir alt üst oluş Dünya tarihinde de görülmemişti.”   (Metin AYDOĞAN)


               TÜRK DEVRİMİ

Kurtuluş Savaşından hemen sonra Türk toplumu devrimlerle çok kısa bir zamanda bir çağdan yeni bir çağa taşınmış, Türk ulusunu geri bırakmış tüm kurumlar zorla yıkılarak, yerine milletin uygarlığa doğru ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlar’ kurulmuştu. Devrimler, her daim her şeyi sadece yıkarak değil, yapıcı-kurucu olduğu zaman bir değer taşıyacaktır.

Atatürk, Türk Devrimi için; "Uçurumun kenarında yıkık bir ülke. Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar. Yıllarca süren savaş. Ondan sonra içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler. İşte Türk Devriminin kısa bir anlatımı..." derken, devrim anlayışı için, “Devrimler yalnızca başlar, bitişi diye bir şey yoktur” diyordu.

Türk Devrimi, üzerine çok söz söylenegelmiş, -Türkiye’de nitelik ve tarihsel boyutu açısından çok az sayılabilecek araştırma/inceleme dışında yeterince kavranıp/anlaşılamasa da-, özellikle Batılı bilim adamlarınca özel bir itina ile incelenmiş, Fransız ve Rus Devrimi ile kıyaslanırken, bu hususta yapılan değerlendirmelerin bir kısmı hem nesnel hemde çok özeldir:

Fransız Araştırmacı Paul Gentizon; Sürekli devrim sözü, gerçekte Türkiye’den başka hiçbir ülkede yer tutmamıştır. Fransız Devrimi siyasi kurumlar alanıyla sınırlı kalmıştır. Rus devrimi, sosyal alanları sarsmıştır. Yalnızca ve yalnızca Türk Devrimi’dir ki; siyasi kurumları, sosyal ilişkileri, din kurallarını, aile ilişkilerini, ekonomik yaşam geleneklerini, hatta toplumun moral temellerini değiştirmiştir. Her değişim yeni bir değişimin nedeni olmuş, her yenilik bir başka yeniliğin koşulunu oluşturmuştur. Değişimin tümü, halkın yaşamında yer tutmuştur.

Fransız Toplumbilimci Maurice Duverger; : Kemalizm, Moskova ve Pekin’in etkisinde kalmamış azgelişmiş ülkelerde, doğrudan ya da dolaylı çok yönlü sonuçlar uyandırmıştır. Kemalizm, Kuzey Amerika (ABD) ve Batı Avrupa rejimlerinde bulunmayan nitelikleriyle, Marksizmin gerçekten alternatifidir. Marksizm uygulamasına girmek istemeyen ülkeler, Batı demokrasisi karşısında saptadıkları yetersizliklere çözüm getiren Kemalist modeli tercih edebilirler.

İngiliz Tarihçi Arnold Toynbee; Öyle bir dönem düşünün ki, Batı dünyamızdaki Rönesans, Reform ve Sanayi devriminin tümü bir insanın yaşamına sığmış olsun” sözleriyle Atatürk ve Türk Devriminin derinliğini kısa ve öz bir şekilde yansıtır.

Türk Devrimi; Ülke açısından, Atatürk’ün ölümünden sonra geliştirilemeyince doğal olarak karşı devrim süreci yaşayacaktır. Toplumların gelişiminde değişim genellikle ileri yönde olagelmiş, bu değişim sürecinde yüzyılları aşan gelgitler yaşanmıştır. Atatürk ile bütünleşen -tam bağımsızlık/ulusal egemenlik gibi ulusal varlığı ayakta tutan uygulamalar, emperyalist saldırı altında yok edilmeye çalışılsa da- Devrimin izlerini/getirisini toplum yaşamından silmek kolay olmamakla birlikte, Türk Devrimi de -100 yıllık sürecinde kendi doğasında- gelgitini yaşarken; toplumun bilinçlenmesi, Atatürk ve Devrime sahiplenmesi durumunda değişimi/gelişimi yeniden yakalayarak, kaldığı yerden devam edecektir.

(12. 12. 2021)

Remzi KOÇÖZ

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz