“Anadolu herşeyden önce okuyacaktı! Okuyan Anadolu öğrenecek, öğrendiğini kendi çevresine uygulayacak, uygarlığı ayağına getirecekti. Uygar olan Anadolu evrensel uygarlıkla konuşacak, kendi içinde tartışacak, uygar dünya ile haberleşerek birleşecekti. Uygar dünyada yerini alan Anadolu uygarlık yapıcısı olacak, bilim üretecek, "çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkacaktı." (Prof. Celal ŞENGÖR /Hasan-Ali Yücel ve Türk Aydınlanması.)
"Hürriyet fikri, zaten, bilimden doğar. Cehaletten, ancak esaret çıkar… O'nun gösterdiği, akıl yoludur. Müsbet bilim dediği, budur. Hakiki mürşid gördüğü bilim, aklın eseridir. Bizi ona çağırdı. Bu gerçeği, Türk milletine en gür sesiyle bağırdı. Hurafelerden, masallardan, özsüz hayallerden, içi boş vehimlerden kurtulmanın başka çaresi var mıdır?" (Hasan Ali YÜCEL)
1938’de eğitim-kültür adamı Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanı olmasının ardından, Atatürk'ün kendisine vasiyet ettiği Anadolu köylüsünün bilgiye ve dolayısıyla refaha kavuşturulabilmesi için orijinal modeller üretmiştir.
Hasan Ali YÜCEL'in akıllı, bilgili ve coşkulu yönetiminde tüm yurt bir
okula dönüşmüş, bir yandan okul binaları yapılırken diğer yandan
üniversite reformu gerçekleştirilir. 1940’da Köy Enstitüleri hayata
geçerken; “Köy enstitüleri ilkesi, bu
pratik ilke tamamıyla bizimdir. Taklit değildir, Türkçe buluştur. Klasik
pedagoji bilmez. Bilmezler, çünkü bir eğitim kuramı değil, ulusal bir
kalkınmanın temel ilkesidir ve onun gerçekleşmesi, hayata geçmesi atılımdır”
ifadesi ile tanımlar. Amaç sadece öğretmen değil köye yarayan diğer meslek
erbabını da yetiştirmektir. Akıl ve bilimin rehberliğinde, evrensel pedagojinin
kazanımlarıyla, “insan, sanat, demokrasi” merkezli nitelikli eğitim verilmesi
amaçlanır.
Hasan Ali YÜCEL yalnız köy davası
değil, orta ve yükseköğretimde, teknik öğretim ve kültür işlerinde de çağdaş
uygarlığı amaçlayan atılımlara girişmiştir. İlköğretim ile birlikte bir kültür
ve yayım seferberliği ve politikasını aynı tutum içinde yürütecektir. Kısa
sürede dünya klasiklerinin çevirisi, çeşitli bilim/kültür ansiklopedileri,
dergi vb. yayınlar, halk eğitimi, halkevleri, resim, müzik, tiyatro gibi
etkinliklerin ülkede yerleşmesinin yolunu açacaktır.
O'nun 500
kitaba yaklaşan Tercüme Serisi, batı ve doğu uygarlıklarına yön veren eserlerin
bir kültür hazinesi olarak Türk toplumunun hizmetine sunulması, Cumhuriyet
aydınlanmasının en önemli ışıklarından biri olmuştur.
Türk Aydınlanma Destanını yazan
kahramanlardan ve İrfan Ordusunun mihmandarlarından biri olarak o günlerden
bugünleri görerek, ‘Dogma ve Yobazlık’ bağlamında söyledikleri çok çok önemlidir:
"Dogma, ilk defa ortaya atanlar
tarafından düşünülmüş, fakat sonra onu kabul edenlerin çoğu tarafından
düşünmeden alınmış inanma klişeleridir. Dogmacılık, felsefedeki dar anlamı ile
aklın her şeyi bileceğine ve doğrunun ancak kendilerinde olduğuna inananları
gösterir. Mizaç itibariyle dogmacılar, 'dediğim dedik' diyen soydandırlar.
Tartışmaya dayanamaz, fikir alışverişinde bulunamazlar. Zekaları tek
cephelidir, idrakleri iki duvar arasına açılmış bir yola benzer. Bu vasıfta
olan insanlar, her devirde, her yerde, hatta her meslekte vardır."
"Yobazlık bir zihniyettir; toplumu
geride tutmak, kıpırdatmamak, değiştirmemek, bir kelimeyle yaşatmamak isteyen
bir zihniyet. Hiç okuma-yazma bilmeyeninden tutunuz, elinde Batı
üniversitelerinin diplomaları olanlara kadar her soydan, her boydan bu
zihniyette insan görebilirsiniz. Yobaz için için işler. Yeni harflere, kadının
hayatını kazanmasına, tiyatro ve operaya, hatta yüksek sesle türkü söylemeye
karşıdır. Bunların tam tersini yaptırmak için eskiden gizli, şimdi ise mevcut
hürriyetten istifade edip daha cüretli ve açıktan çalışır."
Atatürk’ün
hayalleri O'nun da hayalleriydi. Mustafa Kemal’den devraldığı meşaleyi
Avrupa'nın Olympos’una dikmekti kararı. Her dâhideki o önüne geçilemez aşk ve
tutku O'nda da vardı. Okuyarak, öğrenerek, deneyerek, tartışarak dünyanın en ileri
ulusu olacağımızdan hiç kuşkusu yoktu. O soyadına yansıyan Yüce bir Milli
Eğitim Bakanı olarak, O yücelikle, Atatürk' ün yüceliğine belki de en çok
yaklaşan bir devlet adamı olacaktır.
Sonrasında karşı devrimcilere "Türk demokrasi tarihinin ilk kurbanı" olacaktı. (Tabiki ilköğretim seferberliğinin öncülerinden eğitim devrimcisi İsmail Hakkı TONGUÇ’u da unutmak ne mümkün!) YÜCEL’in muazzam bilgisi ve keskin zekası belki o zamanlar tam olarak takdir edilemedi. Ancak bugün tarih kendisini bir dahi olarak selamlamaktadır.
(02. 02. 2022)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder