“İnsanoğlu öyle şaşılası bir yaratıktır ki, sahip olduğu özellikleri bir çırpıda sayıp dökmek olanaksızdır; durup incelemeye kalkıştığınızda da, hiç durmadan yeni özellikler bulursunuz ve bu işin sonu gelmez.” (Nikolay Vasilyeviç GOGOL)
GOGOL’ÜN PALTO’SU; “MÜHİM ve KÜÇÜK ADAMLAR”
Rusya’nın tarihsel/kan/soy bağı olan komşusu Ukrayna’yı işgali sürecinde Ukrayna asıllı Rus Edebiyatının önemli isimlerinden Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852); özellikle kendisi gibi Dünya Klasiklerine imza atan Dostoyevski’nin “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık” sözleri ile adı 1,5 asır sonrasında yeniden gündem olacak ve sıkça anılacaktır.
Gogol;19.yy’ın ilk yarısında 43 yıllık zorluklarla dolu yaşamına çok sayıda roman/öykü/oyun sığdırırken edebiyat dünyasında romantizmden realizme çığır açar. Kent toplumunun bir parçası olan yoksul, ezilen ve haksızlığa uğrayan halkın sorunlarını dile getirme bağlamında ilklere imza atarken, kendisinden sonrasına/genç kuşak yazarlara öncülük oluşturur.
(Türk edebiyatında özellikle Toplumcu/Gerçekçi romanın gelişmesi ise 1940 sonrasında oluşacaktır.)
Çarlık Rusya’sında yaşanan eşitsizliği ortaya koyan “küçük adam/küçük insanlar” temasının derinlemesine incelenmesi açısından bir örnek oluşturan bu uzun öyküsünde, bir yazar olarak edebiyatın, gerçekçiliğin oluşmasında önemli bir rol oynarken, sonrasında Dostoyevski (1821-1881) “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık” itirafında bulunurken, Rus filozof Çernişevski (1828-1889) “kendimizde bilinç uyandıran yazar” olarak tanımlar.
(Öğrencilik yıllarında Dünya Klasikleri okumalarımda Gogol’ün “Palto”sunu okumuştum. Ancak, gündemde yer alması nedeniyle söz konusu eseri -aradan çokça zaman geçtiğinden- yeniden okuma ihtiyacı duydum. Zaten 50 sayfa civarında bir çırpıda okunabilecek uzun bir öykü.. Gogol aslında bizlere çok yabancı değil, “Ölü Canlar, Müfettiş, Bir Delinin Hatıra Defteri” gibi eserleri ülkemizde çokça sahnelenip izleyiciyle buluşmuştur.)
Gogol’ün Palto’sunda ana tema yanında bir paragraf günümüze özel bir vurgu yapmakta:
“Mühim adamın tam olarak ne işle meşgul olduğu, bugüne kadar hala netlik kazanmayan bir konudur. Şunu da belirtelim, kendileri yalnızca kısa bir süre önce mühim adam olmuştu ve daha önceleri mühim bir adam değildi. Aslında kendisinden daha mühim olan diğer adamlarla karşılaştırılınca, bu adamın konumu hala, pek de mühim olarak değerlendirilemezdi. Gelgelelim bu gibi aslında mühim olmayan adamların çevresinde, onların mühim adam olarak görülmesini sağlayan insanlar da her daim var olmuştur. Kaldı ki bizim sözünü ettiğimiz mühim adamda bulunduğu konumun önemini diğerlerinin gözünde elinden geldiğince yükseltmek için türlü çarelere başvurmuştu: örneğin daireye geldiğinde emrinde çalışan tüm memurların kendisini karşılamak için merdivenlere çıkmasını buyurmuş: kimsenin, gerekli işlemler harfiyen yerine getirilmeden huzuruna çıkmaya cüret etmemesini öğretmişti.”
Yukarıdaki paragrafta aktarılanlar 1842’lerde yani 180 yıl öncesinde kaleme alınan ve günümüzde halen geçerliliğini yitirmeyen gerçeklikler..
Kamu yöneticisi olarak görev yaptığımız süreçte ve günümüz Türkiye’sinde özellikle yönetim çarkında/hiyerarşisinde görev alan, -sonrasında siyaset dünyasında yeralan ve siyaset balonuyla yükselen- seçilen/atanan olarak hiç fark etmeyen ve geliş(e)meyen/değiş(e)meyen ve de kendisini “Mühim Adam” olarak gören “Küçük Adamlar”a ithafen paylaşmak istedim.
Saygı/sevgi/selamlarımla...
(08. 05. 2022)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder