30 Haziran 2022 Perşembe
YAŞAM DÖNGÜSÜ
26 Haziran 2022 Pazar
KARASU ÜZERİNE NOTLAR - 10
‘Cumhuriyetin ilk 10 yılında dünyaya gelen, esnaf/çiftçi bir kuşağın (3. nesil) çocuğu olarak, siyah/beyaz yıllarımızı, yokluk/zorluk günlerimizi unutmak mümkün mü? Karasu sevdası bizim gibi gurbettekiler açısından; çocukluk yanımız Ata topraklarına çekiyor bizi ister istemez. Emeklilik ve akabinde gelişen salgın sonrası sosyal medya ortamında kendimizi bulurken, uzun yıllar karşılaşmadığım/ görüşmediğim tanıdık simalarla (abilerden/arkadaşlara/ kardeşlere/öğretmenlere) sanal ortamda da olsa iletişim imkanı oluşur. Gazete/dergi yazılarım ile kendi sayfamdan paylaşımlarım dışında bazen yorumlarla bazende emojinlerle paylaşımlara dahil olurken, bir nevi gönül köprüsü oluşacaktı.’
KARASU ÖZNELİ…
Sakarya ilinin kendi adıyla bütünleşen nehrinin
Karadeniz’e döküldüğü ağızda/bölgede yer alan Karasu yıllar öncesi Kafkas ve
Balkan ağırlıklı göç almış, sonrasında da –toprak yeterli gelmeyip ve de artan
nüfusu besleyemeyince- kısmi olarak göç vermeye başlamış; çareyi gurbete
gitmekte aramış. Bizlerde Kafkas kökenli muhacir torunu olarak ortaokul sonrası
gurbete okumaya gitmiştik.
Karasu’da -dershane gibi destek olmadan- okul/öğretmen/öğrenim
bilgilerimizle olanaksızlık dönemlerinde yatılı okul sınavlarında 3 okul
(Kuleli Askeri Lisesi – Çapa Öğretmen Okulu – Polis Koleji) kazanmamın ardından
birini yani sonuncusunu tercih edip meslek sahibi olurken, 21. yy. çeyreğinde
günümüz Türkiyesinde; “eller aya biz yaya” yakıştırmacasında, eğitim artık her
açıdan -okur/yazarlık yeterli sayılarak- ikinci hatta arka plana atılıp,
ilçemin/ülkemin eğitimde gelmiş olduğu durumu gördükçe/düşündükçe
hüzünleniyordum.
Karasu/Aziziye Mahallesinde başlayan
çocukluğumuz öğrenim için başkent Ankara’ya evrilerek, sonrasında biz bu
ilçenin çocukları olarak Türkiye’nin dört bir köşesinde mesleki kariyer olarak
-en küçük rütbeden başlayıp en üst rütbeye- liyakatla yükselerek hizmet verme
yanında çok değişik kültürleri yakından tanıdık. O yerlerdeki toplumsal
dayanışmayı, sivil toplum çabası olarak örgütlü mücadelelere tanık olduk.
Aslolan yöresel/bölgesel zenginliklerin kültürle
bezenerek -yerelden ulusala, ulusaldan evrensele- ülkem açısından büyük önder
Atatürk’ün bizlere işaret ettiği akıl ve bilimin yeniden rehber edinilmesi vede
onun ışığında çağdaş uygarlık yolunda yürünülmesidir. Toplumsal bilinç,
sorumluluk, duyarlılık ve örgütlü mücadele çok önemli...
Tabiki Cumhuriyetin yarattığı fırsat eşitliği,
ailelerimizin bize olan emekleri yanında, geçmişte Karasu’da görev yapan (ve sonrasında Ankara'da Kolejde) elleri
öpülesi Cumhuriyet öğretmenlerinin hepsinin bizler üzerinde ayrı ayrı
emekleri/katkıları vardır. Yaşamını yitirenlere rahmet, geride kalanlara nice
sağlıklı yıllar temennisiyle minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Saygı, sevgi ve
selamlarımla...
(Ankara / 26. 06. 2022)
Remzi KOÇÖZ
(*Aşağıdaki foto 2007 yılında Trabzon-İstanbul uçuşunda Karasu’ya ilişkin
çektiğim bir enstantanedir.)
19 Haziran 2022 Pazar
KARASU ÜZERİNE NOTLAR - 9
‘2011 yılının Mart ayında Karasu’da “İlçenin Vizyonunu ve Bölgesel Kalkınmadaki Rolünü Belirleme” bağlamında “Karasu’nun Ekolojik ve Ekonomik Geleceği Çalıştayı” 100’ün üzerinde (Kamu ve Özel Sektör temsilcileri, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı ve Kentsel Strateji Uzmanları gibi) katılımcı ile gerçekleştirilirken “10 Temel Sorun” ile geleceğe yönelik “10 Temel Fırsat” belirlenmiş, Çalıştay sonunda “Karasu’nun Geleceği İçin 10 Temel İlke” katılımcılara sunulmuş, güzel/verimli bir çalışma olarak kayıtlara geçmiştir. Sonrasındaki gelişmeler ise yakın tarih olması nedeniyle katılımcılar dışında süreci takip edenlerce bilinmektedir. Bu bağlamda 10 yıl öncesine ilişkin izlenimlerimi paylaşmak istedim.’
KARASU İZLENİMLERİ - 2012
2012 yılı Ocak ayının sonlarına doğru Türkiye genelinde çetin bir kış yaşanırken Karasu ilçesi de bundan nasibini alır. Karadeniz kıyısındaki bir ilçe açısından 1 m’ye yakın dizboyu kar yağması inanılır gibi değil gözlerimle görmesem biraz abartılı bulurdum. Tipiden Karasu-Adapazarı yolu kapanır olmuştu. Çocukluğumuzda sert geçen karlı kışları, bahçemizin alçağında oluşan gölün buz tutmasını hayal meyal hatırlıyorum. Görev nedeniyle Erzurum’da kış mevsimini yoğun yaşamanın ardından son yaşadığım kent Ankaravari bir karakış tabiî ki öncelikle ılıman bir iklime sahip olan Karasu ilçe belediyesi açısından zorlu geçmiştir. Karla mücadele kar yağışı esnasında/sonrasında ekipmanlar açısından bir sınavdır. Karların erimesi sonrası da önceden bozuk/yamalı eskiyen yolların tamamen harabe olması ortaya çıkar. Bir yerde karakış, tarım ve çiftçilikle uğraşanlara ürün bereketi açısından umut olurken, diğer yönden yeni ve düzgün bir yol yapılmasını da tetikler. Çarşı ile Aziziye’yi bağlayan iki ana arter cadde, kasislerden/çukurlardan/yamalardan kurtulmuş, kenar kaldırımlarıyla paralel parke taş döşenerek yeni bir görüntü oluşturulmuştur. Tuzla tarafından ilçeye giriş tarafında da -yıllardan beri göllenme/derelenmenin makus talihini yenme yolunda- çalışmalar devam etmekte. Diğer arterleri gezme fırsatı bulamadığım için bilemiyorum! (Tabiki yapılan bu yollar/kaldırımlar tüm ülkede olduğu gibi ilçemde de yap-boz misali 2-3 yılda bir yenilenecektir.)
2012 yılında “OSB, Demiryolu, Bölünmüş Sahilyolu, Dalgakıran” gibi sorun ve projeler birbiriyle çarpışırken “Parkomat uygulaması ve Kanalizasyon Katılım Bedeli” ses getiriyor. Görüştüğüm karşılaştığım arkadaşlar, akrabalar, komşular, esnaf, kamu görevlilerinin bir kısmı bu çalışmaları ve ekonomik külfetini desteklerken, bir kısımda Deli Dumrul benzetmesi yapmakta.
Parkomat kentleşme yolunda bir başlangıç. Park kirliliği konusunda bir çözüm yolu. Sakarya şehir merkezinde daha öncesinden uygulamaya konulmuş. Sıkıntı, konsensüs yakalanmadan, kamuoyu oluşturulmadan (sivil toplum-siyasiler-muhtarlar-esnaf) başlanılması. Bir de gazete/dergi/bülten/broşür/web sitesi gibi materyallerden gereğince yararlanılmamış olması.
Asıl can yakıcı konu: kanalizasyon katılım bedelleri. Sarı zarflar içersinde adreslere peyderpey ulaşan ödeme dekontlarına büyük bir homurtu var. Bina ve arsa emlak raiç bedelinin %2’si 2013-14 yıllarında 4 taksite bölünmüş, peşin ödemede %25 indirim alternatifi ile halka arzedilmiş. Akil ve ekonomik durumu iyi olanlar açısından pek sorun yok. Muhalif olanlar ve diğer gelir grupları açısından eleştiri çok. Belediye yetkileri -başkanından emlak şube müdürüne- yüzyüze ve telefonlarla bu işi anlatma zorluğu/yoğunluğu yaşıyorlar. Belediye başkanına bu konudaki kamuoyunda oluşan yakınma ve değerlendirmeleri ilettiğimde: Bu süreci hemen hemen aylar öncesinden duyurmaya çalıştıklarını ifade ediyor. Bana göre durum Anadolu tabiriyle: “Göç yolda düzelir”!
İlçede yapılmaya çalışılan festivallerin, milyarlarca liralık playbek gösterilerinden kültür şenliklerine dönüştürülmesi, yerelde oluşan sanat-kültür-folklor vb etkinliklerin ön olması, edebiyat-şiir-resim-karikatür gibi dallarda verilecek eserlerin teşviki, imza günleri gibi etkinliklerin öne çıkarılması, ilçeye ve ülkeye her yönden katkı sağlayacaktır.
2012 başında yayınlanan (Avrupa Uluslarından Birleşik Avrupa’ya) kitabımdan “tarihsel gelişmelere ilgi duyanlara, kaynak arayanlara rehber oluşturması ve yarar sağlaması” dileğiyle imzalayarak kütüphaneye bırakırken, ilçe kütüphanesinin küçücük bir alana sıkıştırılmış bir arşiv/depo görünümüne üzülüyorum. Halk Kütüphanesinin bakımsızlığı ilçeye yakışmıyor. Bakanlıktan istenen ödenek konusunda mülki, yerel ve siyasi idarecilerin baskı oluşturması ve kütüphanenin ilgi odağı haline dönüştürülmesi ilçe adına bir artı olacaktır.
O yıllarda takip ettiğim ve zaman zaman yazılar gönderdiğim “Karasu Haber”in yerel yayın çabalarını, ilçe sorunlarına ilişkin sürdüregeldiği mücadeleyi değerli bulmuş, eğitim emekçisi Cihan ERSÖZ ağabeyin basın emekçisi olarak koşturmacasına birebir tanık olmuş, özverili çabalarını takdire şayan bulmuştum. (18 Haziran 2012)
Saygı, sevgi ve selamlarımla…
Remzi KOÇÖZ
12 Haziran 2022 Pazar
KARASU ÜZERİNE NOTLAR - 8
‘Sevgili arkadaşım Agah Nedim FİDAN’ı aramızdan ayrılışının 3. yılında özlemle anarken, 2010 yılında genç yaşta toprağa düşen değerli kardeşimiz Şeref KAVAS’ın ölümü üzerine Ankara’da biraraya gelip oluşturduğumuz duygu ve düşüncelerimizi içeren mesaj notlarımızı paylaşarak aramızdan ayrılan bu güzel insanları birlikte yad etmek istedim.’ (Ankara / 12 Haziran 2022)
ŞEREF KAVAS ANISINA…
-Sevgili Karasulular ve Aziziyeliler-
Öncelikle 12
Eylül 2010 Pazar sabahı oy kullanmak için Karasu’dan Ankara’ya gelirken, Babamlara
veda için sabah uğramış, eski evimizin karşısındaki doğrama atölyesinin kapalı olması
nedeniyle Şeref kardeşimi görememiştim. Bir gün sonrasında (13 Eylül) vurulmuş
olduğunu daha önce Karasu’da görev yapmış bir meslektaşımdan; “Kavas soyadlı
bir spor kulübü başkanı olan gencin öldürülmüş olduğunu” öğrendiğimde içim cız
etmişti.
1998–2003
yılları arası Erzurum’da görev yaparken Atatürk Üniversitesi/İktisat
Fakültesinde öğrenci olması nedeniyle yakinen tanımış, her Karasu’ya gidiş
gelişimde muhakkak görüştüğüm, Erzurum sonrasında da Karasu’ya her gelişimde kendisiyle
hoş beş ettiğim, her karşılaşmamızda sevecen ve güleç yüzüyle hala gözlerimin
önünde; Şeref kardeşim!
Yıllarca
Aziziye mahallesine muhtarlık yapmış Selahattin abimiz kendisi gibi çalışkan, kıt
kanaat okutarak üniversite mezunu ettiği, yerinde duramayan, becerikli, üretken
bir çocuğunu genç yaşta toprağa verirken, aslında Aziziye mahallesi özelinde
Karasu ilçesi değerli bir evladını kaybetmiştir.
2010 yılında,
Karasu gibi turizm potansiyeli olan bir ilçede bir gencin nişanlısı ile
birlikte iken ilçenin merkez bulvarında -sebebi ne olursa olsun- kurşunlara
hedef olması sosyolojik açıdan sorgulanması gereken bir durumdur. Geçtiğimiz
yıllarda ilçe merkezinde esnaflık yapan ve mahallelimiz/arkadaşımız Ekrem CAN’ı
da benzer bir şekilde kaybettik, rahmetle anıyorum. Karasu’da başkaca benzer kayıplar
yaşanmıyor değil. Belki de bu güzel insanları özel olarak, birebir tanımam
nedeniyle çok etkilendim ve üzüldüm.
Başta ailesi
ve Aziziyeliler olmak üzere tüm Karasu’luların başı sağolsun. toprağın bol
olsun, nur içinde yat güzel insan, Şeref kardeşim!
----------------------------
Şeref KAVAS’ın
öldürülmesi üzerine çocukluk ve mahalle arkadaşım vede meslektaşım olan Agah
Nedim Fidan Karasu’nun geçmişine ilişkin hasletlerini çok duygulu bir şekilde
aktararak, ‘sevgi ve dostluğu’ şu satırlarla işaret etmişti:
Evet! Sevgi, saygı, dostluk, dayanışma, yardımlaşma, hakkaniyet gibi güzellikler giderek azalırken; Bireysel hırslar, duygular, düşünceler ve çıkarlar uğruna içgüdülerle hareket etme öne çıkmış, kin-nefret-bencillikler, riyakarlıklar artmış, değerler ters yüz olmuş, göz gözü görmez olmuştur. Deniz kıyılarını betonlayıp, yeşil alanları ve çevreyi ormana doğru uzaklaştırdık.
Bugün bir ocağa ateş düşmüş, hayatının
baharında bir genç toprağa verilmiştir. O gence kıyan vede iki kat yaş büyüğü
olan zanlı demir parmaklıklar arkasında ömrünü tüketecektir. Bizim
çocukluğumuzda İnsanların sorunlarına yardımcı olan, yanlış yapmamaları
hususunda insanlara doğru yolu gösteren akil insanlar vardı. Bunlar bürokrattı,
memurdu, esnaftı, işçiydi, çiftçiydi, siyasetçiydi…
Tabiî ki sorunlar, sıkıntılar, kavgalar,
haksızlıklar, mağduriyetler olmuyor değildi; her şey yerli yerinde, her şey
dört dörtlük, her yer pembe tablolarla dolu değildi. İnsan hakları ihlalleri,
keyfi uygulamalar olsa da kanunların, devletin bir caydırıcılığı vardı, genel
olarak toplumsal sağ duyu, hoşgörü hakimdi.
Yanlışa, yanlış denilir, yanlışta ısrar edenler toplum içersinde pek barınamaz,
yalnızlığa itilirdi. Biz bunları ne çabuk tükettik, selamı sabahı kesip kendi
kendimizle olmayı yeterli gördük. Özellikle çocuklarımızı/gençleri bilim,
sanat, zanaat, müzik, spor gibi uğraşlara kanalize edemeyip boşluğa bıraktık.
Sonuç olarak amaçsız, hedefsiz, freni
boşalmış bir topluma dönüşerek giderek yokuş aşağı yol alıyoruz. En ufak bir
anlaşmazlıkta kavga eden, küfürleşen, hakaret eden, silah çeken, yanlışta ısrar
eden, kural tanımayan bir yapıya ulaştık. Saygıyı sevgiyi, büyüğü küçüğü
kaybettik. Ne oldu, neler oldu bize! Sığamıyoruz çevreye, sığamıyoruz
kalıbımıza! Dünya küçüldü, yer mi daraldı, yer mi kalmadı bizlere! Yoksa toplum
olarak travma mı geçiriyor, Cumhuriyetin kuruluşundaki çağdaş uygarlık
değerlerine/hedeflerine sırtımızı mı çeviriyoruz?
(Ankara / 15. 09. 2010)
Remzi KOÇÖZ