“Din süreçlerinde evrimsel bir ilerleme değil, tersine entropik bir gerileme söz konusu. Hem de ileri derecede kurumsallaştığını düşündüğümüz dinler aslında birer tören/tapınak/hurafe kurumlarına dönüşmüş. Bu gerileme süreçlerinde, dinin bir sosyal kurum olarak pekişmesi onun öğretisel içeriğini ikinci plana itmiş; Dinin özü, onun sivil/toplumsal bağıntılarının gerisine düşmüş; Toplumun kendi bünyesinde ürettiği diğer bağlılık/tazim/tapınmalar mevcut dinle birleşime gitmiş, yeni tanrılar yaratılmış dinde evrensellik dinde ortamsallığa dönüşmüştür.” (Gürbüz BAHADIR / Din Süreçlerinde Gerileme)
AKILCILIKTAN NAKİLCİLİĞE
İnsanlık tarih öncesinden,
Binlerce yılı geride bırakarak,
Evrimleşip ileri gitmiş,
Çoğalarak/çatışarak/çarpışarak,
Çelişkileri doğrulatarak,
Olumsuzlukları olumlayarak,
İmbikten süzüle süzüle,
İnsan olmaya çabalamış,
Bugünlere kadar gelegelmiş!
Bugünü yaşarken kendi yaradılışta,
Ve sonrasında Tarihte kalırcasına;
Hayat hep ezberler kadar,
Kalıcı olabilseydi keşke!
‘İtaat et, biat et, rahat et!’
Bu mantıkla yaşam daha kolay vede rahat.
Merak, soru, sorgulama yok!
Herşeyi kader olarak kabullenmek yeter.
Diğer canlılardan farkımız ne?
Bitkiler boyunları eğmişler,
Hayvanlar ise kendilerine verilenlerle,
Yetinen ve itaatkar.
İnsanların onlardan farkı: Akıl!
Onu da kullanmaya gerek yok.
Diğer canlılar nasıl yaşıyorsa,
Öylede yaşanabilir.
Sürü psikozu da neyin nesi?
Yeryüzünün tanrıları,
Size cenneti bahşedecek,
Onun izinden/yolundan devam et!
İnsanoğlunun ulaştığı bahtiyarlık,
Ruhbanlar aracılığıyla,
Cehaletin kutsanması,
İnadına sonuna kadar,
Körü körüne itaat bu olsa gerek,
Dogmalarla birlikte,
Akıl yürütme, naklet yeter!
(10. 10. 2022)
Remzi KOÇÖZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder