27 Ekim 2022 Perşembe

TARİHTEN -Tarih Sayfalarından- NOTLAR – 26 (GÜRCÜLER - Ek)

            'Etnik/yerel/bölgesel, dinsel/mezhepsel nitelikteki alt kimlikler, ulus çatısı altında bütünleşip üst kimlik oluştururken, ayni zamanda ortak bir bilinç ve kültürel zenginlik oluştururlar. Cumhuriyetimizin Kurucusu Atatürk’ün “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünün anlamı; alt kimlik değil üst kimlik olarak ulusal kimliğin adıdır. Bu ulusal kimliğin vücut bulmuş hali ulus devlet; “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” şeklinde anayasa ile güvence altına alınmıştır.'

            MUHACİR GÜRCÜLER

            Muhacirler Kaybedilmiş Topraklarımızın Aziz Hatıralarıdır.” Mustafa Kemal ATATÜRK

Muhacir’, Arapça bir kelime olup anlamı çeşitli nedenlerle yerinden, yurdundan göçmek zorunda kalanlara yani göçmenlere verilen addır. Konuşma dilinde ‘h’ yoksunu Balkan göçmenleri kısaca kendilerini ‘Macir’ olarak adlandırırlar. ‘Muhacir Gürcüler’ kavramı, dilimize 19. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkmış ve Gürcistan’dan Türkiye’ye göçen Gürcüleri tanımlamak için kullanılmıştır. Muhacir Gürcüler ise kendilerini bizden, bize ait anlamına gelen “Çveneburi” diye nitelendirmişlerdir.1

Muhacirliğin oldukça zor bir tarihi vardır. Muhacirlik, ilk olarak 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda Ahıska Bölgesi Mesheti’nin Rusların kontrolünde Gürcistan’a katılmasından sonra başlayıp (birinci dalga), 1867 yılında Abazaların muhacirliğinin ardından (ikinci dalga), 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında (93 Harbi) ise daha da yaygınlaşır (üçüncü dalga). Berlin Kongresi kararıyla daha önce Osmanlı uyruğu altında yaşayan nüfusa Rus uyruğunu kabul etme ya da Osmanlı topraklarına göç etme hakkı tanınmasının ardından 27 Ocak 1879’da İstanbul’da imzalanan anlaşma uyarınca -Batum ve sınır bölgelerinden- göç etmek isteyenlere 1882‘ye kadar tanınan süre sonraki yıllarda da sürer ve gerçekte göç kendiliğinden bir biçimde 1921 yılına kadar devam eder.2

Muhacirlik sırasında Kola, Ardahan, Şavşat, Klarceti, Artvin, Macaheli, Tao, Acara ve Kobuleti (Çürüksu) neredeyse tamamen boşalmış. Boşalan köylerde tarım tamamen ortadan kalkmış, birçok köy tarih sahnesinden silinmiştir. Muhacirlik döneminde göç edenlerin sayısı hakkında kesin bilgi günümüze ulaşmamıştır. Z. Çiçinadze’nin Batumi müftüsü Hasan Efendi Gverdadze’ye dayanarak aktardığı bilgilere göre Osmanlı İmparatorluğu’na toplam 1 milyon insan göç etmiştir.3

Muhacirlik, Gürcü halkının tarihinde ki en zor trajedilerden birisidir. Göçün tarihsel yukarı Kartli dolaylarında yol açtığı zararı ne bir istila, ne de bir barbarlık yıkımı gerçekleştirmemiştir. En eski Gürcü toprağı boşalmıştır. Bu topraklarda (Acara ve Kobuleti) savaştan dolayı sefalet hüküm sürmeye başlar. Halk bu süre boyunca yaşamını sürdürebilmek için son derece ağır şartlarda mücadele eder. Köylerin ormanları ve düzlükleri yanmış. Yaşananlardan ızdıraba düşen halk göçü yeğler. Göçerken elinde kalanları da götürmesi imkansızdır. Yaşananlar; bolluk içindeyken tohumsuz kalmak, sonra ölüm ve kandır. Bir kısım Halk evini, barkını, eşyasını sırtına almış ve o korkunç karda ve kışta eşi ve çocuğuyla yola koyulmuş. Çoğu yolda, soğuk, hastalık ve açlıktan can vermiş. Ama göç eden nüfusun ne kadar olduğu bilinmediği gibi göç sırasında ve sonrasında ne kadar insanın öldüğü de bilinmemektedir.

Türkiye Gürcülerinin tarihi Osmanlıların Gürcistan topraklarına kalıcı olarak girdiği 1578 (Lala Mustafa Paşa- Acem Seferi) yılından başlayarak 1878 Osmanlı-Rus savaşının bitimine dek tamtamına 300 yıl sürer. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’na hep, yenilen ve yenen gözüyle bakılmış, kimse orada ezilen insanların o dönemdeki durumlarını dikkate almamıştır.

Hristiyan Gürcülerden farklı kültürel özelliklere sahip olan Acaralı Müslüman Gürcülerin çoğu savaş sonrası ‘Rus zulmüne uğrama korkusu ile’ ülkelerini terk ederek kara ve deniz yoluyla Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, İstanbul ve Karadeniz kıyısındaki diğer limanlara geldiler. Bir bölümü bu liman kentleri çevresinde kalırken bir kısmı iç kesimlere doğru giderek Amasya, Tokat, Bolu, Adapazarı, Bursa ve Balıkesir çevresindeki köylere yerleştiler. Türkiye’deki Gürcü nüfusun 1.5 milyon civarında olduğu (gerçeğe daha yakın bir sayı olarak) tahmin edilmektedir.

Osmanlı yönetimi her şeyi yeniden kurmak zorunda olan Gürcüleri göçlerinden sonra 5-6 yıl her türlü vergi ve askerlikten muaf tuttu. (Türk Kurtuluş Savaşında İzmit ve Adapazarı illerinden seferberliğe çağrılanların dışında, 7000 Gürcü gönüllü savaşa katılmıştır.) Gürcüler kısa bir süre içerisinde o dönem için mükemmel denebilecek evler yaptılar. (Evlerinin yanında hasat edilen mısırı korumaya yarayan ambar/nalia ve serenler/beğeli bulunuyordu. Bunlar dört direk ve her direğin üzerine, farelerin çıkmasını önlemek için konan tekerlek biçimindeki tahtalar üstünde inşa ediliyor, çatıları saz, mısır sapı ya da tahta ile örtülüyordu.)

Gürcüler 5-10 kişilik aileler halinde göç etmişler. Gürcülerin birbirleriyle dayanışarak/yardımlaşarak yaptıkları işe meci ya da imece (nadi) denir. Geldiklerinde "30 kuruş gibi bir para" dışında hiç bir şeyleri yoktur. Ama bir kaç yıl içinde ihtiyaç fazlası oluşturacak kadar tarla ve hayvan edinmeyi, yerli halka göre daha iyi bir yaşam düzeyine ulaşmayı başardılar. Müslüman Gürcüler, ulusal kültürü ve yaşam biçimini tümden yadsımamış/unutmamışlardır. Gürcüce konuşmak (Gürcüce’yi yalnızca konuşma dili olarak kullanıyorlardı. Çoğunluğu Gürcüce okuma yazma bilmiyordu.) başta olmak üzere, Müslümanlıkla açık biçimde çelişmeyen, Müslümanlığa uyarlanabilen gelenek ve göreneklerini korurlar. Gürcüler düğün ve özel toplantılarda oldukça çevik ve çabuk hareket edilmesi gereken horoni/horon dedikleri bir oyun oynarlar.4

Remzi KOÇÖZ

Kaynakça:

1 Fahrettin ÇİLOĞLU, Gürcülerin Tarihi, Ant Yayınları, İstanbul 1993; İsmetzade Doktor Mehmed Arif, Gürcü Köyleri, Haz. Fahrettin Çiloğlu, Sinatle Yayınları, İstanbul 2002, s.37-55; Şuşana PUTKARADZE, Çveneburebis Kartuli (Bizimkilerin Gürcücesi) “Muhacire Kartvelebi (Muhacir Gürcüler)”, Çev. Fevzi Çelebi, Çveneburi Kültürel Dergi, Sayı:27, İstanbul, Ocak-Mart 1998, s.15-19.

2 Malkhaz ÇOKHARADZE, Kartuli Enis Geograpia Turketşi (Gürcü Dilinin Türkiyede’ki Coğrafyası) Batum 2016, “Muhacirliğin Kısa Tarihi”, Çev.Erdoğan Şenol, http://www.gurcu.org/muhacirligin-kisa-tarihi-icerigi-804.html)

3 Göçün nedenleri; Gürcistan’ın güneybatı kesimindeki Gürcülerin, Osmanlı yönetimi altında kalması ve 17-18. yüzyıllarda Müslümanlaşmasıyla birlikte Hıristiyan Gürcülerden yaşam biçimi bakımından büyük ölçüde farklılaştığı söylenebilir. Her şeyden önce bu, İslam’ın kurallarını benimsemenin kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Öte yandan siyasal gelişmeler ve savaşlarda, etnik olarak aynı ama dinsel bakımından farklı olan bu toplulukları birbirinden koparmıştır.

Muhacirliğin tarihi, literatürde ayrıntıları ile birlikte ciddi bir değerlendirmeye tutulmuş ve başlıca nedenleri, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda yöre halkı için oluşan çok ağır ekonomik ve sosyal koşullar, anavatanına yeniden katılan bölgelerde Rus yönetiminin barbarca uygulamaları ve Müslümanlaşmış nüfusun dini fanatizmi olarak kabul edilmiştir. Araştırmacıların bir kısmı dini fanatizmin muhacirliğin başlamasındaki rolünü abartmışlardır. Fakat pek çok Gürcü aydını muhacirliğin başlıca nedeni olarak yönetim çevrelerinin yerel halka karşı takındığı barbarca tutum ve ağır yaşam koşulları olduğunu kabul etmiştir.

4 PUTKARADZE, Şuşana, “Türkiye’deki Gürcü Köylerinde Alan Çalışmasının Sonuçları”, Mamuli DergisiSayı 5, İstanbul Mayıs 1998.



Hiç yorum yok:

Bu sitede yayınlanan her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, her tür fikri mülkiyet hakkı , tarafıma aittir.
Kaynak götermeden kullanılamaz