Bir bilim toplumunun belli şartlar altında istikrarlı olabileceğine
inanıyorum. Fakat Dünya henüz bu şartların gerçekleştirilmesinden fazlasıyla
uzaktadır. Özlenen istikrara ulaşmak uğruna, büyük azaplar çekmek, sarsıntılı
büyük değişikliklere uğramak insanlığın kaderi olagelmiştir. İnsanlığın
geleceği açısından fakirlik ve savaş düşüncesinin yok edilip, her türlü korku
ve endişenin patolojik olaylar alanına itildiği, yüksek bir noktayı; belli
belirsiz, silik bir şekilde de olsa farkeder gibiyiz. Bu mutlu sonuca giden
yolun çok uzak olmasından korkuyorum. Fakat bu, en son ümidi de yitirmemiz için
bir neden değildir.”(Bertrand RUSSEL/Has
Man a Future) *
BİLİM,
TOPLUMLAR VE İNSANLIĞIN GELECEĞİ ÜZERİNE…
21.yy çeyreğinde gelinen süreçte -2000’li yıllar
itibariyle-, İnsanoğlu
tahminen 1 milyon yaşındadır. Buna karşılık yazma sanatının bulunuşundan beri 6
bin yıl geçmiştir. Tarımın sahneye çıkışından beri geçen zaman ise bundan daha
uzun değildir. Halbuki insanın fikir/düşüncelerinin şekillenmesinde esas
etkin olan ‘Bilimsel Düşünce’nin yaşı henüz 350 yıl, bilimden ekonomik hayat
üzerinde etkili bir tekniğin bulunuşundan itibaren geçen zaman ise ancak 200
yıl kadardır. Teknik, bu çok kısa bir zaman içerisinde görülmemiş derecede
etkili olmuş ve devrimler yaratıcı bir kuvvet haline gelmiştir. Bu gelişmeler
ışığında ister istemez, insan hayatındaki bir biçim değiştirmenin henüz
başlangıcında bulunduğumuzu kabul etmek durumundayız. Bu gelişmenin gelecekteki
görünüşü açısından ancak tahminler yürütebiliriz.
İnsanoğlunun
yeryüzünde çoğalmasını 3 zafer sağlamıştır: “Hayvanların
ehlileştirilmesi/evcilleştirilmesi, Tarımın sahneye çıkması, Endüstrinin
doğması.”
Toplumsal
bünyedeki köklü değişmeler genellikle teknik zaferlerin bir sonucu olarak
başlıyor ki, buda ardısıra birtakım siyasi devrim ve reformların doğmasına sebebiyet
verebiliyor. Bilimsel bilgiler sayesinde dış dünya ve doğa üzerinde elde edilen
yeni egemenlik, insanın evrendeki yeri hakkında yepyeni bir felsefi görüşün
doğmasında etken olur.
17.yy
ortalarına doğru öteden beri revaçta bulunan batıl itikatları/inanışları
reddeden bir anlayış, hemen hemen tüm aydınlara mal olurken; bu zafer tamamıyla
bilimsel düşüncenin yaygınlaşmasının bir ürünü olmuştur. Nihayet 18.yy bilim
açısından 3 unsurun önemini ortaya koyar (Mihaniki Dünya Görüşü):
1.Gerçeklerin
tespitinde artık belirsiz otoritelere değil, doğrudan doğruya gözleme
dayanılması.
2.Cansız
alemin, kendi kendine hareket eden, kendi kendisini koruyan ve içindeki tüm
değişmelerin doğa kanunlarına tabi bir sistem olarak kabul edilmesi.
3.Dünyanın, evrenin
merkezi/esası olmadığı gerçeği.
Bilim,
insanoğlunun gücünü geniş ölçüde artırmış ve giderek de artırmaktadır. Fakat bu
gelişme, felsefi olmaktan ziyade teknik alanda geçerlidir.
Tüm kötülüklerin
kaynağı anlaşmazlıklar, hukuk yerine kuvvet/silah zoruyla çözülmeye çalışılıyor. Uygarlığı korumak/devam ettirmek
istiyorsak bunun üstesinden gelip barışı tesis etmek zorundayız.
Adaletlilik
konusunda ise herkese ‘kendine düşen/kendi ihtiyacı kadar’ prensibini kullanmak
gerekir.
Her şeyin
bir sistem halini aldığı, bir sistemden ibaret olduğu biryerde, fikir/ruh
bakımından ölüm hakimdir. Yaratıcı zekaya sahip insanlara, sanatçılara/araştırmacılara
boş zamanlarını istedikleri gibi kullanabilmek olanağının verilmesi, yegane
çözüm yoludur.
Bilim
insanlığa görülmemiş derecede yeni rahatlık olanakları bahşetmektedir. Ancak bu
aşağıdaki şartlar içinde mümkündür. (Yeter
ki bu işe diktatörler ve misyonerler burunlarını sokmasınlar!)
1.Savaş olasılığının
yok edilmesi,
2.Hertürlü
icrai kuvvetin eşitlik içinde bölüştürülmesi yani demokrasinin yerleşmesi,
3.Hızlı
nüfus artışının önlenmesi.
Muhakkak ki
bilmek bir kuvvettir, fakat hem iyiye hem yönelebilen kuvvet. Bilgi artarken
aynı derecede ‘bilgelik ve kültür’ artmazsa, bu, mutluluk yerine sadece ‘felaket
ve ızdırabın’ artması demektir.
Ne yazık ki,
Dünyanın çok büyük bir kısmında ‘iktidar ile akıl’ bir araya gelememektedir.
*Yukarıda yer alan öngörüler; Dünyaya geldiğim 1960’lardan 60 yıl
öncesinden,
İngiliz Filozof Bertrand RUSSEL ile “İnsanlığın Geleceği/Yarını” üzerine
bir yolculuk:
Teknolojik açıdan değişen çok şey var, insanlık açısından gelişen çok bir
şey yok!
(Ankara / 10. 03. 2023)
Remzi KOÇÖZ