BÜYÜK ZAFER: KURTULUŞ DESTANI
Kurtuluş
Savaşı'nın dönüm noktası olan Sakarya Savaşı, Türk Ulusunun 238 yıllık makus
talihini yenerek Anadolu’da düşmanın durdurulduğu, yeniden dirilişinin
destanıdır.
Sakarya
Zaferinden sonra kesin sonuçlu bir harekâta girişme sırası Türk ordusuna
gelmişti. TBMM Orduları -Batı Cephesi
kuvvetleri, Sakarya'da hayli kayıplara uğramış, yıpranmış, silah, araç ve gereç
yönünden eksilmiş- planlı ve programlı ciddi çalışmalar gerektiren genel
taarruz için -yaklaşık 10.5 aylık hazırlık
evresi gibi- yoğun bir çaba içine girmiştir. (İnsan, silah ve makine sayıları açısından Yunan ordusunda
üstünlük olduğu görülürken, Türk ordusu yalnız süvari birliği/kılıç yönünden
üstündür.)
“Düşmana
saldırmak için verilen kesin kararı uygulamadan önce 3 unsurun -Milletin
desteği, Meclisin kararlılığı, Ordunun hazırlığı- yeterli düzeyde hazırlığının
tamamlanması zorunludur.” Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın bu dehası,
öngörüsü zaferi getirecektir.
Büyük
Taarruz hazırlıkları esnasında TBMM’de gelişen muhalif yapı “Başkomutanlık
Kanunun” süresinin uzatılması gibi meclis faaliyetlerinde olumsuz yönde direniş
sergilerken, Mustafa Kemal Paşa bir satranç ustası gibi kararlılıkla iç cepheyi
sağlam tutmaya çalışır.
Büyük
Taarruz öncesi; “Düşündüğümü uygulayacak zamanım
olursa dünyanın gözlerini kamaştıracak bir askeri manzara ortaya çıkacaktır” demesinin ardından 26 Ağustos 1922 günü düşündüğünü uygulayan
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın askeri dehası/öngörüsü ile 6 ayda aşılamaz
denilen mevziler 6 güne kalmadan bir bir geçilecek, 26 Ağustos sabahı
Afyon/Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos Dumlupınar’da verilen
Meydan muharebesinin ardından 9 Eylül’de İzmir’de düşmanın denize dökülmesiyle
işgale son verilerek Zaferle sonuçlanacaktır.
Başkomutan Mustafa Kemal’in; 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Başkomutan
Meydan Muharebesinde yenilen düşmanın bozgun halde geri çekilişinin ardından, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri”
şeklindeki tarihi emir ve direktifleri üzerine bütün cephe boyunca- denize dek
hiç ara vermeden ve ikinci bir savunma hattında tutunmasına bile meydan
verilmeden baş döndürücü bir hızla takip harekâtını sürdüren Türk ordusu,
İzmir’e değin 400 km’yi bulan oldukça uzun bir mesafeyi, yaya ve süvari
birlikleriyle 10 gün gibi kısa bir zamanda alarak Savaş Tarihi’ne bir ölçüde
‘Yıldırım Savaşı’ örneği vermiştir.
Sınırlı olanaklarla, sınırlı sürede gerçekleştirilen bu Büyük Zafer bir
Türk mucizesidir. Bu Zafer’i; “Bu eser
milletin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir” sözleriyle niteleyen ve de Kurtuluş Destanının
yazılmasında en büyük pay sahibi olan 101 yıl öncesinde olduğu gibi Türk
ulusunun sonsuza değin başkomutanı ve ölümsüz önderi Mustafa Kemal ATATÜRK
olmak üzere tüm kahramanlarımıza ulus olarak büyük minnet borçluyuz.
Bu büyük zaferin, maceracı bir zihniyetle değil satranç zekasıyla ilmek ilmek örülüp karşı hamlelerin doğru ve zamanında yapılarak sonucunda başarıya ulaşıldığı aşikardır. Üzerinden 101 yıl geçse de Kurtuluş ve sonrasındaki Kuruluş dönemindeki bu önderliği, büyük zekayı ve dehayı/dahiyi unutturmaya çalışmak ne mümkün! Gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet nereye kadar?
( 26. 08. 2023)
(Cumhuriyet Gazetesi, 29.08.2023, s.2 yayınlanan yazının orjinali.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder