“Unutmamalıyız:
yaşantı, yaşayan insanın yaşama ögesi, yaşama biçimi, düpedüz yaşayışı; ama,
yalnızca yaşayana bağlı değil, yaşayana yapışık değil yalnızca. Yaşayan,
aslında, özyaşamından dışarı açılır yaşantısıyla. Yaşantı, kendini aşma olanağı
sağlar insana. Yaşantıya öznel, kişisel doğruların dışına açılmak fırsatını
bulur insan, içe kapanan kapılar değil, dışa açılan pencerelerdir yaşantılar.” (Prof. Nermi UYGUR /Düşünür- Felsefeci)
İÇİ DIŞIYLA BATI’NIN KÜLTÜR DÜNYASI
-Nermi
Uygur İle Felsefe-
“Nesneler/olaylar/süreçler/kurallar/etkiler/ gelenekler/alışkanlıklar…
Hemencecik göze görünmese de pekçok bağın, ilişkinin, biçimleyişin içinde yaşar
yaz6gısını insan. Uygarlığın içindeyiz, sözcüğün akla gelen her anlamında
içindeyiz.”
Birey, Akıl, Bu-dünya: işte Batıya ilişkin
yaşantının özeti. Üçünün birden önemli bir rol oynadığı bir kültür dünyası, bir
kültür evrenidir batı. 3 temel öge diye nitelememiz gerekiyor.
BİREY;
kişilik/özgürlüktür. Kendine özgü değer/varlık dokusuyla, kendi öz
damgasını vurduğu, Toplumsal yapılı düzenlemelerle ayakta tutup geliştirir
kendini.
AKIL; yetidir/etkidir/çabadır/istemdir/ güçtür/başarı
aracıdır/başarıdır. Batıyı Batı kılan akıldır. Batıca bir akıldır
Batılılık. Batının düşünsel tarihi: akla özgü kökenlerin, gücün, kesimlerin,
kuralların, içeriklerin, verim ve ürünlerin, tasarlanabilecek heryanıyla gözden
geçirildiği dallıbudaklı bir araştırmalar birikimidir. Batının geçmişi, bugünü,
aklın neliği/niceliği/niteliği doğrultusundaki görüşler, karşı-görüşler,
tartışmalar, okullar, çığırlar, kavgalar, devrimler, dayanışmalar, sapmalar ve
pekiştirmelerle dolup taşmakta.
Batı’da akılla özdeştir mantık; İnsana özgü
program etkenliğiyle kuşatıcı bir düzenleme başarısı gerçekleştirmekte; insana
özgü yaşama pratiğini gerçekleştirmekte; insanın varlığını gerçekleştirmekte.
Batılılık, dil ile aklın birlikte kurduğu bir
kültür evrenidir: aklın akılla, aklı ve akıl
verimliliğini artırma çabalarının tarihidir, birbakıma. Aklın üstün değerine
içten inanan; akla güvenle sarılan; aklı, yanetkiler ne olursa olsun, üstün ve
kuşatıcı bir yeti ve başarı olarak, hertürlü kuram ve yaşama alanında
olabildiğince etkin kılan bir insan-kültür dünyasıdır.
BU-DÜNYA; hep
bu-dünyada daha iyi yaşama, yaşayabilme isteği/güdüsü/ kaygısı. Batı
uygarlığının en köklü ve etkin ögelerinden biri bu bağ.
Düş/düşünme/eylem/özlem/ değer odağı olarak
bu-dünya, batılıya, batı kültürüne kendine özgü bir güç sağlamıştır, teknik
verimleriyle içiçe örgütlenen yönetim düzeniyle. Kökleri derin mi derin bir
zaman bilinci var batılının. Batıya damgasını vuran kurumlar/aygıtlar/örgütler
bir bir bu zamanlı varoluşa tanık.
Bu-dünyadaki
zamanlı bir yaşama sürecinden ayrılmazlığına inanan batılının gözünde apaçık
bir temel gerçek var, o da: kaçınılmaz ölüm, bu-dünyadaki yaşamın sonu, -ergeç
gelir çatar. Öyleyse yapılacak en gerekli şey: kişi ve toplumun, zamanı en iyi
biçimde verimlendirmesini sağlamak.
Zaman bilinci batılıda 3
boyutuyla etkendir. Hem şimdi, hem geçmiş, hem de gelecek olarak kaygı kaynağıdır
Batılı için. Herşeyden önce şimdiki zamanı düzenleme istenciyle davranır.
Şimdinin dolu dolu biçimlenmesi, boşu boşuna akıp gitmemesi; bu-dünyayı en iyi
yaşamaya yönelik olması; boş zamanların bile, kendine özgü bir ağırlıkla anlam
ve önem taşıması, batı dünyasının ayrılmaz içyapısıdır. Batılının tarih bilinci
bu bilinç en çok, batılının, dünyada iz bırakma isteği, dolayısıyla da
bırakılan izleri sürme, öğrenip anlama istenci sık sık kendini açığa vurur
batılıda.
------------------------------------
“Dinde reformlar/düzeltimler zor
mu zor bir olay; sert tepkilerle, karşı koymalarla başarısızlığa uğrarlar
çoğun. Çağdaş diye nitelenen din eğitimiyle de işleri kotarmak sözkonusu değil.
Asıl yapılması gereken: akıllıca sezgi, saygı dolu anlayışla, temel haklarını/özgürlüklerini
zedelemeden, insanı değiştirmeyi denemek. İnsanı, din karşısında da kendi
yazgısını kendi eline almasını sağlayacak biçimde bilgi/görgü/eleştiri ve
hoşgörüyle donatmak.” (Prof. Nermi UYGUR)
UYGARLIĞA
KARŞI DURUŞ / ÖZE DÖNÜŞ…
Doğu/Asya, Dünyanın en eski kıtası olarak uygarlıklara
beşiklik etmiş, yazıyı/matematiği/felsefeyi bulmuş, 4 büyük buluşu (kağıt/matbaa/pusula/barut) gerçekleştirmiş,
semavi dinler orada doğmuş, sonrasında 500 yıl önce üstünlüğü Batı/Avrupa’ya kaptırmış;
‘Batı bilim ve teknolojik alandaki yeniliklerle dünyanın lokomotifi olmuş, Doğu
uygarlıklarının/toplumlarının önüne geçmiştir.’
Geldik uzay/bilişim/iletişim/dijital yani küresel
çağına. Kendince muhafazakarsın/gelenekçisin. Sözde Batı’ya karşısın, yaşam
şeklini, insan ilişkilerini, kültürünü beğenmiyorsun. Sözgelimi,
burjuva/sömürgeci/maddeci olarak niteliyorsun. Ancak teknik/teknolojik
araçlar/gereçler vb. hangisi işine
geliyorsa/yarıyorsa alıyorsun, kendinden birşeyler katmadan sonuna kadar
kullanıyorsun. Doğal olan bu, uygarlık birnevi insanlığın ortak değerleri
sayılır diyorsun. Ama sen kendinden bir şey katmadığın gibi -hem hamuduna kadar
kullanıp- uygarlığın gelişimine, çağdaşlığın anahtarı olan akla/bilime
kapılarını kapatıyorsun. Bir asalak minvalinde yaşamını sürdürüyorsun. O zaman
ne/nasıl olmalı/ ne yapmalısın, doğru olan hangisi?
Batıya kapıyı tamamen kapatıp kendi yağınla
kavrulacak, dünya nimetlerini bir kenara bırakıp, kendini cennete hazırlayacak inandığın
gibi -neye/nasıl inanıyorsan inançlarınla
başbaşa-, hatta insanlığın ilk haline dönüş yaparak kendine özgü bir tarihte
yaşayacaksın/yaşamalısın!
Uygarlığa/gelişime/yeniliğe/yaratıcılığa/ modernleşmeye/teknolojiye
ve izm’lerinize karşıyım onun için yarattığınız/ürettiğiniz teknolojinizi/makinelerinizi
vb. şeyleri kullanmıyorum: uçaklarınıza/trenlerinize/otomobillerinize
binmiyorum; bilgisayarınızı/telefonlarınızı/internetinizi kullanmıyorum;
ilaçlarınızı/aşılarınızı/cihazlarınızı istemiyorum;
Sonuç olarak; canınız cehenneme, topyekün uygarlığınız/
teknolojiniz/ kültürünüz batsın, lanet olsun, hepsi sizin olsun diyebiliyormusun/diyebiliyormuyuz!
(24 Temmuz 2024)
Remzi
KOÇÖZ