“Kuzey her daim üst ve egemen, Güney ise altta sömürülen!
Latin/Güney Amerika ABD’nin arka bahçesi,
Dünya’daki
heryer ise İngilizlerin kendi bahçesi…”
GÜNEY AMERİKA İZLENİMLERİM
Topraklarındaki yeraltı/üstü
zenginlikleri nedeniyle 500 yıldır kesintisiz işgal/sömürü/yağmaya maruz kalan
Latin Amerika, Güney Amerika kıtasının sınırlarını aşarak kıtanın kuzeyine
doğru Orta Amerika'yı da içine alacaktır. “Tanrı'ya
ve hükümdarımıza hizmet için geldik biz buraya. Fakat aynı zamanda, buradaki
zenginlikler için de geldik” diyen Avrupalı sömürgeciler ardından
kuzeyindeki ABD tarafından “arka bahçe
olarak nitelendirilerek”, kimi zaman işgal, çoğu zaman da kukla askeri
yönetimler aracılığıyla talan edecektir. Yağma/talan/zulmün olduğu yerde
elbette direniş de olacak; Tupac
Amaru'dan Hidalgo ve Morelos'a, Simon Bolivar'dan San Martin’e, Jose
Artigas'dan Zapata'ya, Fidel Castro’dan Che Guevara'ya ve Salvador Allende’ye
kadar bağımsızlık/devrimci mücadeleler yanında sömürüye karşı öfke kadar umudu
da büyüten devrimler de gerçekleştirilecektir. Karşı devrimler ise hızını
kesmeyecektir.
Avrupalılar/sömürgeciler kıtaya
geldiklerinde (1500), Amerikalı yerliler henüz gelişmemiş, ilkel (taş/bronz/sopa/topuz/balta/sapan gibi)
gereçlerle kendilerini savunurken; çelik silahları/ gereçleri,
tüfekleri/toplarıyla teknolojik olarak üstünlüklü 1 gemideki 1,5 bölük askerle (168
kişi), koca ülkeyi teslim almışlar. Tabi ki daha öncesinde mikrop/virüs/hastalık
yayarak yerli halk nüfusunun büyük bir bölümünü yok etmişler.
İspanyollar/Portekizliler koloni
oluştursalar da Orta Asya’dan MÖ 11 binlerde göçler sonucu gelinen kıtada/(Kolombiya’da eski kabileler olarak
Muhiskalar hala süregelmekteler) din olarak Şamanizm’i devam ettirmekteler.
Orta Asya’dan getirilen develer/lamalar Alpaka olarak evrimleşmişler. Özellikle
metropol şehirlerin eski mahalle/sokaklarında, otantik bir yaşama dair bulgular
yanında, rengarenk evler/dükkanlar, grafitli duvarlar/süslemeler arasında
keyifli anlar geçirebilirsiniz.
Perulular, kıta genelinde kendi
geleneğine sahip çıkan, özüne hakim olan başat toplumlardır. İletişim için
henüz tekerlek/araç olmadığından ulaklar tarafından İnka yolları kullanılmış.
Kutsal Vadide ılıman bir iklim hakim, nehir/çaylar ile birlikte oluşan
mikroklima özelliğiyle 2 ürün alınırken,
kilometrelerce devam eden (Genetiği
değiştirilmemiş 300 çeşit mısır varmış) mısır tarlaları organik. Bu bölgede
Şamanizm devam etmekte, şehirden/kasabadan/doktordan uzakta olan uzak yerlerde
şifacıdan medet umulmakta.
Orta Asya’dan gelenler Şamanizm’i
yaşatırken, değerli bir maden olduğunu bilmeden altını işleyip süs eşyası
olarak kullanırken, Eldaro’do efsanesi (altın adam/şehir) doğal olarak
İspanyolları cezbeder. İspanyolların altını alıp topraklarından gideceklerine
inanan yerliler ise sukutu hayale uğrarlar. Güneş tapınağı olarak bilinen
Tapınağın iç-dış yüzeyleri ile bahçedeki hayvan süslemeleri de altından imiş.
Ve İspanyollar tarafından yağmalanıp götürülmüş. Perulular, kendi tapınaklar
üzerine İspanyolların kondurdukları kilise kısımlarını yıkmayıp bu şekilde
günümüze kadar korumuşlar.
Brezilya’nın yerli halkları: Tubiler
ve Guariniler. Avrupalılar gelmeden 5 milyon yerli varmış. Günümüz
Brezilyasında ise 4 farklı yapı (zenci-beyaz-melez-yerli)
bir arada yaşıyorlar.
Kıta genelinde iş araçları (kamyon/kamyonet/otobüs/tırlar vd)
yanında trafikte ağırlıklı olarak eski araçlar yoğunlukta.
Kuzey yarımküreden çok farklılar.
Hem modernleşme/gelişmişlik/sömürü/ezilme açısından. Güneyliler birnevi
Dünyanın altında kalmışlar. Kıta olarak da insanlık olarak da altta kalmışlar. Kuzey
herdaim üst ve egemen, Güney ise altta sömürülen..
Biraz abartılı bulsak da; Şili ve
Arjantin, ülkelerine meyve/tohum gibi tarımsal maddelerin girmesini engelleme
amaçlı işi sıkı tutuyorlar.
Doğayı korumakla kalmamışlar. Tarım
alanlarını -çok modern tarım gereçleri
olmasada- organik olarak kullanmaya devam ederken, ata tohumlarını nesilden
nesile devam ettirerek, elde ettikleri tarım ürünlerini dünyaya ihraç ederken,
büyük/küçükbaş hayvancılık açısından da uzak diyarlara ihracatta geri
kalmazlar. Çok zengin olmasalar da en azından etinden sütüne sağlıklı
besleniyorlar. Çeşmeden su içiyorlar. Bizim gibi etinden/yağına/sütüne/balına kadar
sahte/hileli/hormonlu gıda sorunları yok.
İnsan hakları ihlalleri görülse de
demokrasileri aksak da olsa, iktidar değişimlerinin yaşandığı, sağın
alternatifinin sağ olmadığı, seküler yaşamın benimsendiği, dinin siyasetin
merkezi olmadığı, örgütlü mücadele ve sivil toplum tepkilerinin yönetenlerce
dikkate alındığı, en önemlisi kadınlara/çocuklara/hayvanlara şiddetin toplumsal
boyutta olmayıp, kadınlar ikincil planda değil ön planda ve özgürler; yaşamın
içerisinde otobüs/kamyon/taksi şoförlüğü dahil her yerdeler.
Geniş kaldırımlar, kumsal/sahil
şeridi, orman örtüsü, yeşil alanlar/parklar/sportif alanlar.. Evler dar ve
küçük, ağırlıklı olarak yaşamları sokakta, birnevi sosyalleşiyorlar. Sokakta canlı müzik, dans ve samba yapanlar,
kaldırımlar boyunca insanlar trans haldeler. Renkli/neşeli insanlar, fakir ama
mutlular. Sporda/sanatta varlar. Müzik ise zaten onların yaşam enerjisi.
İnsanlar yürüme/koşu/bisiklet/yüzme gibi hareket halindeler. Zaten hareket
endorfin salgılar yani bedavadan mutlu olma/mutluluk hali.
‘Araştırmak ve anlatmaktan öte gitmek/gezmek/görmek gerek…’
Bu kıta: gizemli tarihiyle, eşsiz
doğasıyla/coğrafyasıyla keşif dolu bir yolculuk için yeni gezginlerini
bekliyor:
Peru/Cusko/Urubamba/Kutsal Vadi
üzerinde And Dağları'nın zirvesinde, bugüne kadar çok iyi korunarak gelmiş 700
yıllık bir İnka şehri olan ve 2007’de Dünyanın Yeni 7 Harikası'ndan biri olarak
seçilen; Machu Picchu/Maçu Piçu; öncesinde otobüs-tren-şatıl ile
gerçekleştirilen ve günboyu süren kutsal vadi yolculuğu ile başlı başına bir
tarih/doğa/kültür sentezi yaşıyorsunuz. Özellikle tren yolculuğunda tarihe
yolculuk öncesi doğaya yolculuk yapıyor, solunuzda Nehrin debisi giderek
artarken azgın bir akıntı kıvrımlarının ardında dağ, sağımızda zirvesini
görmekte zorlandığımız dağ silsilesi, yeşil ekili alanların yer yer orman
örtüsü olarak içerisinde kaybolurken yeşilin tonları arasında manzara
sarhoşluğu yaşıyoruz. Buralarda iklim/coğrafya/doğa farklı. Yaz-kış nemsu /
nemli ortam bitkiler için yararlı. Burası Amazonun başlangıç noktası.
Güney Amerika’nın ortasında,
Arjantin-Brezilya-Paraguay ülkelerinin kesişiminde, Dünyanın en büyük şelale
sistemi olarak kabul edilen ve 2007’de Dünyanın yeni 7 harikasından biri olan
Iguazu Şelaleleri; genişlik olarak Victoria’yı uzunluk olarak da Niagara’yı
geride bırakırken, muhteşem bir doğa olayı ile insanları büyülüyor.
Brezilya/Rio/Tijuca/Yağmur Ormanları
bölgesi Corcovado Tepesinde 1922-1931 arası yapılan 39 m yüksekliğe sahip ve
Dünyanın 7 harikasından biri seçilen; Dünyanın en yüksek/büyük İsa Heykelini
yakından görme yanında, bu doğa harikası manzarayı izleyerek yapacağınz tren
yolculuğu aynı zamanda Rio şehrinin muhteşem manzarasını seyretmek için güzel
bir fırsat.
Kolombiya/Bogota/Zıpaquıra Tuz
madeni içerisinde Tuz kayalardan inşa edilmiş 180 m derinlikteki Tuz Katedrali;
Doğa harikası yanında inanç turizmi olarak da büyük ilgi gören bir bölge. Hz.
İsa’nın 14 bölümlük yaşam/çile yolunu eski galerilerde
gravür/haç/ışıklandırmalar ile görsellik katarak anlamlandırmışlar.
Şili’de emperyalistlerce/işbirlikçilerince
Eylül 1973’de katledilen devrimci başkan Allende’nin hayranlık duyduğu,
emperyalizme diz çöktüren büyük devrimciye: Mustafa Kemal Atatürk’e ithafen
yaptırdığı anıtı ziyaretimizde dünyanın bir ucuda olsa özel/anlamlı duygular
yaşadık. Büyük Önderimize ilkelerine/ülkülerine
sonsuz minnet/bağlılıkla..
Saygı/sevgi/selamlarımla...
Remzi Koçöz